OYUNDAKİ SKORUM
5 Nisan 2017 Çarşamba
ÖZ GEÇMİŞ
Merhaba Arkadaşlar,
Bu gün size öz geçmişimden bahsedicem.
Hasret zengin 12 eylül 1997 yılında Vanda dünyaya geldim ilkokulu Yahya Kemal İlköğretimde okudum ama bazı aksilklerden dolayı Merkez ilköğretim okulna kaydımı taşıdım ve ilköğretimi tamamladım.Lise olarak Ercişli Emrah Anadolu lisesinde okudum.
Daha sonra üniveste sınavına hazırlandım iyi bir üniveste okumak için istediğim yer muğlaydı.Uzun bir aradan sonra sınavlar başladı.Tercihler başladı vede Sıtkı Koçman Üniversitesini kazandım.Şuan üniversiteye devam ediyorum
Bu gün size öz geçmişimden bahsedicem.
Hasret zengin 12 eylül 1997 yılında Vanda dünyaya geldim ilkokulu Yahya Kemal İlköğretimde okudum ama bazı aksilklerden dolayı Merkez ilköğretim okulna kaydımı taşıdım ve ilköğretimi tamamladım.Lise olarak Ercişli Emrah Anadolu lisesinde okudum.
Daha sonra üniveste sınavına hazırlandım iyi bir üniveste okumak için istediğim yer muğlaydı.Uzun bir aradan sonra sınavlar başladı.Tercihler başladı vede Sıtkı Koçman Üniversitesini kazandım.Şuan üniversiteye devam ediyorum
COĞRAFYA OKULLARI
Coğrafya okulları
merhaba arkadaşlar bu gün size unutlmuş coğrafya okulu olarak Belh Coğrafya Okulunu anlatıcam
Unutulmuş Bir Coğrafya Ekolü: Belh Coğrafya Okulu 237 Belh Coğrafya Okulu nun kurucusu doğa filozofu ve coğrafyacı Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl el-belhî dir ( ). Bağdat ta filozof Kindî den ders alan Belhî (Şekil 2), Orta Asya ya döndükten sonra Suverü l-ekalîm adıyla bilinen coğrafya kitabını yazmış, ömrünün son dönemlerinde de İslâm ülkelerinin çeşitli yerlerinin bölgesel haritalarını çizmiştir ( ). Belhî nin söz konusu eseri, takipçisi Makdisî tarafından el-emsile ve sûretü l-arz şeklinde tanımlanmıştır. Okula adını veren Belhî nin sözü edilen eseri günümüze ulaşamamıştır. Nitekim Barthold, Belhî nin kitabının Ebû Ca fer el-hâzin in çizmiş olduğu haritaların bir açıklaması olduğunu ve haritaları onun çizmediğini iddia etmiştir. Her ne kadar Belhî nin yazdığı zannedilen yazmaların İstahrî ye ait olduğu belirlenmişse de, İstahrî nin arasında, yani Belhî nin henüz hayatta olduğu bir dönemde yazdığı eserinin Belhî nin çalışmasının genişletilmiş bir düzenlemesi olduğu şeklindeki De Goeje nin görüşü hâlâ geçerlidir. Bunlar yanında Makdisî nin İstahrî ve Belhî nin eserlerinden alıntı yaptığı çeşitli kısımlardan zamanla Belhî nin eserinin İstahrî ninkinden ayırt edilemez hale geldiği açıkça anlaşılmaktadır (Bevens, 1988: 25-27; Ahmed, 1997: 50; Gümüşçü, 1999: ; Bilgin, 2006: 36; Kaya, 2006: 24-35; Ağarı, 2007: 178; Sezgin, 2008: 3). Şekil 4. Solda İstahri'nin Mesâlikü'l-memâlik adlı eserindeki dünya haritası, sağda aynı eserdeki İspanya, Afrika ve Doğu Akdeniz i gösteren haritalar (Ahmed, 1997: 52, 61). Belh Coğrafya Okulu nda yetişen coğrafyacılar, ilk kez İslâm ülkelerini iklimlere (bölge) ayırmışlar ve her iklimin ayrı bir haritasını çizmişlerdir. Merkezinde Mekke yi gösterdikleri bir yuvarlak dünya haritası çizen Belh coğrafyacıları, Irak Coğrafya Okulu nun aksine, genel olarak coğrafî gerçekleri Kur an ve hadislerdeki kavramlarla açıklamışlardır. İslâm ülkelerini coğrafî bölgeler esasına göre taksim eden ve o bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafî sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk kez kullanan Müslüman coğrafyacılar arasında yer almışlardır. Bu okulun ilk temsilcisi Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed el-fârisî el-istahrî dir (ölümü X. yüzyılın ikinci yarısı). X. yüzyılın ortalarında tamamladığı ve el-istahrî nin Dünya Haritası adını verdiği harita, Arap coğrafyasında El-Belhi Ekolü diye bilinen bir akım içinde yer alır. Bu dönemde ve sonrasında, El-Belhi Okulu haritalarının kervan güzergâhlarının (özellikle Farsça konuşulan alanlar için) tümünü göstermek için hazırlandığı tahmin edilmektedir (Özgüç ve Tümertekin, 2000: 43). Hint sınırına kadar Asya nın çoğu bölgelerini ziyaret eden İstahrî (Kerhî), Batlamyus ekolünün etkisinin izlerine rastlanan ve genellikle şahsî gözlemlerine dayanarak yazdığı Kitabü l-mesâlikü l Memâlik adlı eserinde, İslam coğrafyacıları arasında kabul gören Yedi İklim anlayışının aksine, İslam ülkelerini 20 iklime 1 ayırmıştır (Şekil 3 ve 4). Ayrıca İstahrî, daha 1 Arap bölgesi, İran Denizi(Fars Denizi ve Hint Okyanusu), Magrib (Kuzey Afrika) bölgesi, Mısır bölgesi, Şam bölgesi, Rum Denizi (Akdeniz), Cezîre bölgesi (Kuzey Mezopotamya), Irak, Huzistan, Fars toprakları, Kirman toprakları, Çin
merhaba arkadaşlar bu gün size unutlmuş coğrafya okulu olarak Belh Coğrafya Okulunu anlatıcam
Unutulmuş Bir Coğrafya Ekolü: Belh Coğrafya Okulu 237 Belh Coğrafya Okulu nun kurucusu doğa filozofu ve coğrafyacı Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl el-belhî dir ( ). Bağdat ta filozof Kindî den ders alan Belhî (Şekil 2), Orta Asya ya döndükten sonra Suverü l-ekalîm adıyla bilinen coğrafya kitabını yazmış, ömrünün son dönemlerinde de İslâm ülkelerinin çeşitli yerlerinin bölgesel haritalarını çizmiştir ( ). Belhî nin söz konusu eseri, takipçisi Makdisî tarafından el-emsile ve sûretü l-arz şeklinde tanımlanmıştır. Okula adını veren Belhî nin sözü edilen eseri günümüze ulaşamamıştır. Nitekim Barthold, Belhî nin kitabının Ebû Ca fer el-hâzin in çizmiş olduğu haritaların bir açıklaması olduğunu ve haritaları onun çizmediğini iddia etmiştir. Her ne kadar Belhî nin yazdığı zannedilen yazmaların İstahrî ye ait olduğu belirlenmişse de, İstahrî nin arasında, yani Belhî nin henüz hayatta olduğu bir dönemde yazdığı eserinin Belhî nin çalışmasının genişletilmiş bir düzenlemesi olduğu şeklindeki De Goeje nin görüşü hâlâ geçerlidir. Bunlar yanında Makdisî nin İstahrî ve Belhî nin eserlerinden alıntı yaptığı çeşitli kısımlardan zamanla Belhî nin eserinin İstahrî ninkinden ayırt edilemez hale geldiği açıkça anlaşılmaktadır (Bevens, 1988: 25-27; Ahmed, 1997: 50; Gümüşçü, 1999: ; Bilgin, 2006: 36; Kaya, 2006: 24-35; Ağarı, 2007: 178; Sezgin, 2008: 3). Şekil 4. Solda İstahri'nin Mesâlikü'l-memâlik adlı eserindeki dünya haritası, sağda aynı eserdeki İspanya, Afrika ve Doğu Akdeniz i gösteren haritalar (Ahmed, 1997: 52, 61). Belh Coğrafya Okulu nda yetişen coğrafyacılar, ilk kez İslâm ülkelerini iklimlere (bölge) ayırmışlar ve her iklimin ayrı bir haritasını çizmişlerdir. Merkezinde Mekke yi gösterdikleri bir yuvarlak dünya haritası çizen Belh coğrafyacıları, Irak Coğrafya Okulu nun aksine, genel olarak coğrafî gerçekleri Kur an ve hadislerdeki kavramlarla açıklamışlardır. İslâm ülkelerini coğrafî bölgeler esasına göre taksim eden ve o bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafî sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk kez kullanan Müslüman coğrafyacılar arasında yer almışlardır. Bu okulun ilk temsilcisi Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed el-fârisî el-istahrî dir (ölümü X. yüzyılın ikinci yarısı). X. yüzyılın ortalarında tamamladığı ve el-istahrî nin Dünya Haritası adını verdiği harita, Arap coğrafyasında El-Belhi Ekolü diye bilinen bir akım içinde yer alır. Bu dönemde ve sonrasında, El-Belhi Okulu haritalarının kervan güzergâhlarının (özellikle Farsça konuşulan alanlar için) tümünü göstermek için hazırlandığı tahmin edilmektedir (Özgüç ve Tümertekin, 2000: 43). Hint sınırına kadar Asya nın çoğu bölgelerini ziyaret eden İstahrî (Kerhî), Batlamyus ekolünün etkisinin izlerine rastlanan ve genellikle şahsî gözlemlerine dayanarak yazdığı Kitabü l-mesâlikü l Memâlik adlı eserinde, İslam coğrafyacıları arasında kabul gören Yedi İklim anlayışının aksine, İslam ülkelerini 20 iklime 1 ayırmıştır (Şekil 3 ve 4). Ayrıca İstahrî, daha 1 Arap bölgesi, İran Denizi(Fars Denizi ve Hint Okyanusu), Magrib (Kuzey Afrika) bölgesi, Mısır bölgesi, Şam bölgesi, Rum Denizi (Akdeniz), Cezîre bölgesi (Kuzey Mezopotamya), Irak, Huzistan, Fars toprakları, Kirman toprakları, Çin
COĞRAFYADA GEÇTİĞİMİZ YOLLAR
Geçtiğimiz Yollar
Merhaba arkadaşlar coğrafyada geçtiğimiz yollar deyince aklıma coğrafya nedir ne değildir coğrafyanın tarihi geçmişi geliyor bunlardan size bigi vericem.
Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi Yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (M.Ö 276-M.Ö194) olmuştur[1]. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar.[2]
Diğer bütün bilimler gibi coğrafya'da gereklilik sebebiyle ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda Mısır uygarlığında verimli toprakların nerede olduğu ve nasıl kullanılacağı gibi konular ayrıca her yıl gerçekleşen sellerin sonuçlarını bulmak ve zararlarını en aza indirmek için coğrafyayı kullanmışlardır. Dönemin göçebe toplulukları ise su kaynaklarını, yerleşecekleri yerleri ve yolları bulabilmek için kolay haritalar yapmışlardır.Eski Yunanlar ise verimli alanların kıtlığından dolayı denizcilikle ilgilenmiş ve bu alanda coğrafyayı geliştirmişlerdir. Miletoslu Hekataios'un İÖ 500'de yazdığı kitabın ilk coğrafya yapıtı olduğu varsayılır.Ayrıca Batlamyus'un Coğrafya kitabında harita yapım yöntemlerinden bahsetmiş ve bu alanda coğrafyaya büyük katkıda bulunmuştur. Eratosthenes, Surlu Marinus ve Batlamyus da bugün kullandığımız paraleller ve meridyenlerden oluşan düzenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Herodotos, Avrupa'dan hindistana kadar uzanan alanı gezmiş, bu alanların tarihi, coğrafi niteliklerini dokuz ciltlik Herodot Tarihi kitabında toplamıştır. Matematikci olan Tales dünyanın şekliyle ilgili çalışmalr yapmıştır. Aristo iklimle ilgili sınıflandırmalar yapmıştır. Eratosthenes Bölgesel coğrafya alanında çalışmış, dünyanın çevresini gerçeğe çok yakın hesap etmiştir. Amasyalı Strabon'un gezdiği yerlerle ilgili bilgi verdiği 17 ciltlik Geographika (Coğrafya) kitabının önemli kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Kitapta Ekonomik coğrafya, Matematik coğrafya, Fiziki coğrafya ve Jeopolitik konuları da işlenmiştir. Matematik coğrafyanın kurucusu sayılan Batlamyus, Geographica Hyphegesis kitabında gezegenler ile o günün koşullarında bilinen dünya ile ilgili bilgiler ve haritalar yer alır[7].
Karakteristik olarak yayılmacı olan Roma İmparatorluğu döneminde coğrafya daha çok askeri amaçlar için kullanıldı ve geliştirildi. Coğrafi şartların savaş üzerindeki etkileri bağlamında yer ve hava incelemelerinde bulundular ayrıca haritacılıkta askeri alanda geliştirildi.
Orta Çağda Coğrafya:
Orta çağda Avrupa'da olumsuz koşullardan dolayı Coğrafya yerinde saymış, ilerleme İslam aleminde gerçekleşmiştir. İslam dünyasında İbn Havkal'ın 10. yüzyılda yazdığı el-Mesalik ve'l-Memalik (Yollar ve Ülkeler), 9. yüzyılda Belhî'nin yazdığı Suverü-l-Ekâlim (İklim Türleri), 10. yüzyılda El-Mesûdî'nin yazdığı el-Müru-çü'z-Zeheb (Altın Çayırlar) ve 14. yüzyılda İbn Battuta'nın yazdığı Tuhfetü'n-Nuzzarfi Garaibi'l-Emsar adlı yapıtlar öne çıkmaktadır. Birûni, dünyanın çevresini, yarıçapını, büyüklüğünü ve 1° meridyenin uzunluğunu hesaplayarak Matemetik coğrafya alanında katkılarda bulunmuştur. İbn-i HaldunKitap el-İbar adlı sekiz çiltlik eserinde; Beşeri coğrafyanın Jeopolitik ve Siyasi coğrafya ile ilgili konuladanbahsetmiştir. Ayrıca İslam dünyası tarafından geliştirilen 360 dereceli düzen haritacılıkta hâlâ kullanılmaktadır
Yeni Çağda Coğrafya:
Pusulanın Avrupa'ya geçmesi sonucunda uzak diyarlara yolculuklar başladı ve yeryüzü hakkında daha geniş bilgiler edinildi. Daha çok yeni ticaret yolları bulmak, keşfedilmemiş bölgelerdeki kaynaklara ulaşmak temel hedefti. Kristof Kolomb, Vasco da Gama, , Bartolomeu Dias, Amerigo Vespucci, John Cabot ve Macellan keşifleriyle haritalar zenginleşti. Kuzey ve güney Amerika, Okyanusya aadları, Avustralya, kuzey ve güney kutbu keşifleri tamamlanmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu, çevresi dolaşılarak uygulamalı olarak ispat edilmiştir. Anversli Abraham Ortelius 1570'te ilk yeryüzü atlasını yaptı.
Osmanlı devletinde Pîrî Reis; Kitab-ı Bahriye, Kâtip Çelebi; Cihannuma ve Evliya Çelebi; Seyahatnamesi ile coğrafyaya katkıda bulunan Türklerdir[7].
Yakın Çağda Coğrafya:
1700'lü yıllardan sonra coğrafya yöntem ve biçim olarak daha bilimselleşti. Teleskop ve kronometrenin (süreölçer) bulunuşuyla coğrafi bilgilerin güvenilirliği ve hesapların kola
ylığı sağlandı. Coğrafi keşiflerden sonra geziler daha bilimsel hale geldi. James Cook ve Labradorun cabalarıyla Labrador soğuk su akıntısı keşfedildi.
1800'lü yıllarda ise coğrafya, doğabilimci Alexander von Humboldt ile tarihçi Carl Ritter tarafından akademide ders olarak verilmeye başlandı. Humboldt'un Cosmos (Evren), Ritter'in de Die Erdkunde (Coğrafya) adlı yapıtlarında coğrafya bilgisini düzenli biçimde işleyerek modern coğrafyanın dayanaklarını attılar. Humboldt Akıntısın keşfeden A.v.Humboldt eserlerinde yerşekilleri-iklim-bitki örtüsü arasında bağlantı olduğnu ifade etmiştir.James Cook'un 1772-75 yıllarında çevresinde dolandığı buzul alanının Antarktika olduğu ancak 1840'da anlaşıldı. A. von Humboldt Fiziki coğrafyanın C. Ritter ise Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir. Immanuel Kant coğrafyayı; fiziki, matematik, siyasi, ekonomik ve uygulamalı coğrafya olmak üzere beş dala ayırmıştır.
19.yy'lın sonu 20.yy'ın başlarında coğrafya iktidarlar tarafından sömürgenin aracı haline getirilmiştir. 20 yy'da sanayi ve teknoloji ile birlikte insan doğaya daha kalıcı ve zararlı etkilerde bulunmaya başlamıştır. Elektiğin icadıyla elle kullanılan aletler otamatik hale gelmiştir. 1960'lı yılarda Uzaktan algılama ve CBS sistemlerinin gelişti. CBS coğrafi verilerin bilgisayara yüklenmesi, hızlı analiz ve sentezler yapılarak sorunlara doğru ve hızlı çözümler üretilmesini sağlamıştır. Coğrafyadan ayrı bir bilim olarak kabul edilmeye başlanan CBS; ekonomik, siyasi, çevre, kültürel, sosyal konularında faklı bilim dallarınca kullanılmaktadır. Uzaktan algılama, uçaklar, radarlar ve uydular aracılığı ile alınan verilerin bilgisayara aktarılıp CBS'ye yardımıyla değerlendirilmesini ifade eder
coğrafya bu yollardan geçerek günümüze gelmiştir.
Merhaba arkadaşlar coğrafyada geçtiğimiz yollar deyince aklıma coğrafya nedir ne değildir coğrafyanın tarihi geçmişi geliyor bunlardan size bigi vericem.
Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi Yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (M.Ö 276-M.Ö194) olmuştur[1]. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar.[2]
- Birincisi bir yere eşsiz bir karakter kazandıran, yeryüzü üzerindeki özelliklerin dağılımıdır (örneğin dağlar, ırmaklar, denizler vb.).
- İkincisi, bazı şeylerin oldukları yerlerde ve zamanda neden ve nasıl meydana geldiğini anlamaktır (örneğin yanardağlar gibi).
- Üçüncüsü, meydana gelen olayların, diğer olaylarla ilgisi ve bağlantısıdır (örneğin yağmur ormanlarının tahribi).
- Sonuncusu, coğrafyanın haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişimini sağlamasıdır.
Diğer bütün bilimler gibi coğrafya'da gereklilik sebebiyle ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda Mısır uygarlığında verimli toprakların nerede olduğu ve nasıl kullanılacağı gibi konular ayrıca her yıl gerçekleşen sellerin sonuçlarını bulmak ve zararlarını en aza indirmek için coğrafyayı kullanmışlardır. Dönemin göçebe toplulukları ise su kaynaklarını, yerleşecekleri yerleri ve yolları bulabilmek için kolay haritalar yapmışlardır.Eski Yunanlar ise verimli alanların kıtlığından dolayı denizcilikle ilgilenmiş ve bu alanda coğrafyayı geliştirmişlerdir. Miletoslu Hekataios'un İÖ 500'de yazdığı kitabın ilk coğrafya yapıtı olduğu varsayılır.Ayrıca Batlamyus'un Coğrafya kitabında harita yapım yöntemlerinden bahsetmiş ve bu alanda coğrafyaya büyük katkıda bulunmuştur. Eratosthenes, Surlu Marinus ve Batlamyus da bugün kullandığımız paraleller ve meridyenlerden oluşan düzenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Herodotos, Avrupa'dan hindistana kadar uzanan alanı gezmiş, bu alanların tarihi, coğrafi niteliklerini dokuz ciltlik Herodot Tarihi kitabında toplamıştır. Matematikci olan Tales dünyanın şekliyle ilgili çalışmalr yapmıştır. Aristo iklimle ilgili sınıflandırmalar yapmıştır. Eratosthenes Bölgesel coğrafya alanında çalışmış, dünyanın çevresini gerçeğe çok yakın hesap etmiştir. Amasyalı Strabon'un gezdiği yerlerle ilgili bilgi verdiği 17 ciltlik Geographika (Coğrafya) kitabının önemli kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Kitapta Ekonomik coğrafya, Matematik coğrafya, Fiziki coğrafya ve Jeopolitik konuları da işlenmiştir. Matematik coğrafyanın kurucusu sayılan Batlamyus, Geographica Hyphegesis kitabında gezegenler ile o günün koşullarında bilinen dünya ile ilgili bilgiler ve haritalar yer alır[7].
Karakteristik olarak yayılmacı olan Roma İmparatorluğu döneminde coğrafya daha çok askeri amaçlar için kullanıldı ve geliştirildi. Coğrafi şartların savaş üzerindeki etkileri bağlamında yer ve hava incelemelerinde bulundular ayrıca haritacılıkta askeri alanda geliştirildi.
Orta Çağda Coğrafya:
Orta çağda Avrupa'da olumsuz koşullardan dolayı Coğrafya yerinde saymış, ilerleme İslam aleminde gerçekleşmiştir. İslam dünyasında İbn Havkal'ın 10. yüzyılda yazdığı el-Mesalik ve'l-Memalik (Yollar ve Ülkeler), 9. yüzyılda Belhî'nin yazdığı Suverü-l-Ekâlim (İklim Türleri), 10. yüzyılda El-Mesûdî'nin yazdığı el-Müru-çü'z-Zeheb (Altın Çayırlar) ve 14. yüzyılda İbn Battuta'nın yazdığı Tuhfetü'n-Nuzzarfi Garaibi'l-Emsar adlı yapıtlar öne çıkmaktadır. Birûni, dünyanın çevresini, yarıçapını, büyüklüğünü ve 1° meridyenin uzunluğunu hesaplayarak Matemetik coğrafya alanında katkılarda bulunmuştur. İbn-i HaldunKitap el-İbar adlı sekiz çiltlik eserinde; Beşeri coğrafyanın Jeopolitik ve Siyasi coğrafya ile ilgili konuladanbahsetmiştir. Ayrıca İslam dünyası tarafından geliştirilen 360 dereceli düzen haritacılıkta hâlâ kullanılmaktadır
Yeni Çağda Coğrafya:
Pusulanın Avrupa'ya geçmesi sonucunda uzak diyarlara yolculuklar başladı ve yeryüzü hakkında daha geniş bilgiler edinildi. Daha çok yeni ticaret yolları bulmak, keşfedilmemiş bölgelerdeki kaynaklara ulaşmak temel hedefti. Kristof Kolomb, Vasco da Gama, , Bartolomeu Dias, Amerigo Vespucci, John Cabot ve Macellan keşifleriyle haritalar zenginleşti. Kuzey ve güney Amerika, Okyanusya aadları, Avustralya, kuzey ve güney kutbu keşifleri tamamlanmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu, çevresi dolaşılarak uygulamalı olarak ispat edilmiştir. Anversli Abraham Ortelius 1570'te ilk yeryüzü atlasını yaptı.
Osmanlı devletinde Pîrî Reis; Kitab-ı Bahriye, Kâtip Çelebi; Cihannuma ve Evliya Çelebi; Seyahatnamesi ile coğrafyaya katkıda bulunan Türklerdir[7].
Yakın Çağda Coğrafya:
1700'lü yıllardan sonra coğrafya yöntem ve biçim olarak daha bilimselleşti. Teleskop ve kronometrenin (süreölçer) bulunuşuyla coğrafi bilgilerin güvenilirliği ve hesapların kola
ylığı sağlandı. Coğrafi keşiflerden sonra geziler daha bilimsel hale geldi. James Cook ve Labradorun cabalarıyla Labrador soğuk su akıntısı keşfedildi.
1800'lü yıllarda ise coğrafya, doğabilimci Alexander von Humboldt ile tarihçi Carl Ritter tarafından akademide ders olarak verilmeye başlandı. Humboldt'un Cosmos (Evren), Ritter'in de Die Erdkunde (Coğrafya) adlı yapıtlarında coğrafya bilgisini düzenli biçimde işleyerek modern coğrafyanın dayanaklarını attılar. Humboldt Akıntısın keşfeden A.v.Humboldt eserlerinde yerşekilleri-iklim-bitki örtüsü arasında bağlantı olduğnu ifade etmiştir.James Cook'un 1772-75 yıllarında çevresinde dolandığı buzul alanının Antarktika olduğu ancak 1840'da anlaşıldı. A. von Humboldt Fiziki coğrafyanın C. Ritter ise Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir. Immanuel Kant coğrafyayı; fiziki, matematik, siyasi, ekonomik ve uygulamalı coğrafya olmak üzere beş dala ayırmıştır.
19.yy'lın sonu 20.yy'ın başlarında coğrafya iktidarlar tarafından sömürgenin aracı haline getirilmiştir. 20 yy'da sanayi ve teknoloji ile birlikte insan doğaya daha kalıcı ve zararlı etkilerde bulunmaya başlamıştır. Elektiğin icadıyla elle kullanılan aletler otamatik hale gelmiştir. 1960'lı yılarda Uzaktan algılama ve CBS sistemlerinin gelişti. CBS coğrafi verilerin bilgisayara yüklenmesi, hızlı analiz ve sentezler yapılarak sorunlara doğru ve hızlı çözümler üretilmesini sağlamıştır. Coğrafyadan ayrı bir bilim olarak kabul edilmeye başlanan CBS; ekonomik, siyasi, çevre, kültürel, sosyal konularında faklı bilim dallarınca kullanılmaktadır. Uzaktan algılama, uçaklar, radarlar ve uydular aracılığı ile alınan verilerin bilgisayara aktarılıp CBS'ye yardımıyla değerlendirilmesini ifade eder
coğrafya bu yollardan geçerek günümüze gelmiştir.
- Kaynak:^ Erastothenes (2010). Eratosthenes' "Geography". Princeton University Press. ISBN 978-0-691-14267-8.
- ^ a b "Coğrafya Nedir?". tck.org.tr. 22.12.2006. 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20151117031924/http://www.tck.org.tr/kaynak/tr/ders-notlari/cografya-nedir. Erişim tarihi: 10 Ekim 2014.
SIRADIŞI MEKANLAR
Sıradışı Mekanlar
Sıradışı mekanlar deyince aklımıza bir sürü ilginç inanılmaz olarak doğada var olan mekanlar geliyor herkesin görmek isteyeceği inanılmaz yerler şimdi birlikte bu mekanlara göz atıcaz ve size bu mekanardan bahsedicem.Anlatacağım ilk sıradışı mekan Enashima Deniz Feneri:
Japonya, Kanagawa’ da Enoshima adasında bulunan bu deniz feneri ziyaretçilerin kaçırmaması gereken modern bir deniz feneridir. Bu çarpıcı deniz feneri ile gözlem kulesi Enoshima Elektrikli Treninin yüzüncü kutlaması vesilesiyle, 2003 yılında inşa edilmiştir. Enoshima Sea Candle (Enoshima Deniz Mumu) olarak da bilinen bu deniz feneri Japonya’ nın en büyük işaret kulelerinden biridir ve ters çevrilmiş bir koni biçimindedir. Çelik çerçeveli kule gece boyunca rengini değiştiren ışıklar ile aydınlatılmaktadır böylece çok daha büyüleyici gözükmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 119.6m yukarıya kadar çıkan dairesel merdivenler bulunmaktadır. Deniz fenerinin tepesine çıktığınızda tüm adayı ve çevresini görebileceğiniz 360 derece panoramik bir görüntü elde edebilirsiniz. Merdivenleri kullanmanız tavsiye edilse de, deniz fenerinde asansörler de bulunmaktadır.
Grand Kanyon National Park:
1979’da Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren derin ve büyük kanyon tam bir doğa harikasıdır. Grand Kanyon seyahat severlerin mutlaka uğraması gereken bir yerdir. Kanyon yılda beş milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Bunun sebebi derin yarıklarıyla, 1500 den fazla bitki, 355 kuş, 89 memeli, 47 sürüngenin bulunması eşsiz hatıralar bırakmasıdır. Ayrıca kanyon gezisi yaparken bir yandan müthiş manzarayla birlikte Kızılderililer’in hazırladıkları yemeklerden de tadabilirsiniz. ABD’nin Arizona Eyaleti’nin Coconino ve Mohove Bölgeleri’nde geniş bir alan kaplayan kanyon benzersiz Jeolojik görünüme sahiptir.
Kolorado Nehri çevresinde bulunan bu kanyon milyonlarca yıl nehrin yarmasıyla oluşmuştur. Bu nehir üzerinde dilerseniz rafting yapabilirsiniz. ayrıca helikopter turu da vardır ancak pahalıdır. Bu güzellikleri görmek isteyen insanlara bir de beş ayrı yürüyüş parkuru mevcuttur. dönüşte ailenize ve sevdiklerinize vermek üzere yerlilerin yaptığı hediyeler de alabilirsiniz.Kanyonun bir South Rim bölgesi var. Daha çok tercih edilen bölge South Rim, çünkü North Rim yılın belli aylarında ziyaret edilebiliyor. Bunun nedeni de iklim koşullları. İlk kar düştüğü zamandan itibaren North Rim kapanıyor. Mayıs ve ekim ayları arasında ziyaret edebiliyorsunuz bu bölgeyi ancak South Rim yılın her döneminde sizleri bekliyor.
Kanyona gitmeden önce şunları bilmenizde fayda var:
– Eğer yürüyüş parkurlarına katılmayı düşünüyorsanız uygun ayakkabı, su bulundurmanız gerekiyor.
– Böcek ve ona benzer hayvan ısırıklarına önlem için ilaç almanız yerinde olacaktır.
– Nehir kıyısında konaklamayı düşünüyorsanız kamp malzemelerinizi yanınızda bulundurun.
– Gitmeden önce hava durumunu mutlaka kontrol edin ve kanyon un iklimine uygun giyecekler yanınıza alın.
– Kanyonda gün batımını planlıyorsanız el fenerini almayı unutmayın çünkü kanyon içinde ışıklandırma mevcut değil.
– Bütün bunları yaptıktan sonra rahatlıkla kendinizi kanyonun muhteşem atmosferine doğru yol alabilirsiniz.
Kaynakça:
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/grand-canyon-gezi-rehberi.html http://www.galaksirehberim.com/2013/11/dunyann-7-harikasndan-biri-grand-canyon.ht
Orenga Gölü Hiç büyük bir su kitlesinin ardında kuru bir çayır bırakarak ortadan kaybolduğuna şahit oldunuz mu? Doğa ananın bizi şaşkına çevirmek için yaptığı tuhaf hilelerden biri de Oregon gölüdür. Amerika Birleşik Devletleri Oregon’da bulunan bu göl her yıl kaybolmaktadır.
Her kış Oregon’un Williamette Ulusal Ormanı’ nda tuhaf ve sıradışı bir şey gerçekleşmektedir. Portland’ ın 130 mil uzağında güneydoğu yönünde gizemli bir göldür. Bu gölün yaklaşık 3000 yıl önce oluştuğu söylenmektedir. Peki bu gölü bu kadar gizemli yapan nedir? Her yıl göl kaybolmaktadır ya da başka bir deyişle bir delik aracılığı ile boşalmakta ve yok olmaktadır. Gölün etrafını çevreleyen dağlardaki kar eriyip bu alanı tekrar su ile doldurana kadar geriye sadece bir çayır kalmaktadır. Bu nedenle bu göl “kayıp göl” olarak da anılmaktadır. Bu olay uzun zamandır bilim adamları için doğal ve gizemli bir doğa harikası olmuştur.
Yukarıda belirtildiği gibi, bu gölde bulunan su yaklaşık 6 feet (1.8 m) genişliğindeki bir delik aracılığı ile yer altına kaybolmaktadır ve her bahar-yaz aylarında göl yeniden ortaya çıkmaktadır. Bu büyülü gösteri için aslında bir lav tüpü olan bu deliğe teşekkür etmeliyiz. Çalışmalar ve bu konuda üretilen teoriler açık bir lav tüpünün göldeki suyu emdiğini, gölü kurumuş ve çorak bıraktığını iddia etmektedir. Oregon yüksek dağlara ve aktif volkanlara ev sahipliği yapan bir bölgedir.
Lav Tüpleri:
Lav tüpleri bir patlama sırasında yanardağdan lavları drene etmek için oluşturulmuş, Dünya’nın yüzeyinin altında bulunan tünel benzeri yapılardır. Üst kısımda akan lav soğuyup sertleşmektedir ancak alt kısımdan akan lav sıcak kalmaktadır ve sertleşen lavın içinden akmaya devam etmektedir. Bu olay lav tüplerini oluşturan jeolojik bir özelliktir. Geride kalan tünel açılmak ve bir çukur oluşturmak eğilimindedir. Bu tünelleri boyutu bir çöp kutusundan içinde rahatça yürüyebileceğiniz bir metro büyüklüğüne kadar değişebilecek bir aralıktadır.
Geçmişte bu deliği otomobil parçaları gibi her türlü değişik cisimle doldurma çalışmaları olmuştur. Ancak bu girişimler doğal sürece müdahale edildiğinden ve yakındaki bölgelerde sel oluşumuna sebep olabileceği gerekçesi ile artık onaylanmamaktadır.
Peki, gölde bulunan su delikten geçtikten sonra nereye gitmektedir? Bu durum hala bir sırdır ve üzerinde hala çalışılmaya devam ediliyor. Bu göl yaklaşık 12.000 yıl önce biçimlendirilmiş volkanik bir kayanın üzerinde yerleşmiştir. Volkanik kaya üzerinde atmosfere kaçan gazlar sebebiyle oluşmuş gözenekler ve çatlaklar oluşmuştur. Kaybolan gölden çok da uzak olmayan başka bir göl olan “Balık Gölü” de sıcaklık yükseldikçe kurumaktadır. Ancak bu göldeki su bir düden aracılığı ile hızlıca kaybolmak yerine, volkanik kayadaki deliklerden yavaşça emilmektedir
Bu göl doğa ananın bize sunduğu mucizelerden bir tanesidir. Doğada bunun gibi bir çok mucizenin var olduğundan ve daha pek çoğunun gelişeceğinden eminiz. Doğa ana bizi her gün şaşırtmaya devam etmekten hiç yorulmuyor!
Kaynakça:
http://www.buzzle.com/articles/oregon-mystery-why-a-lake-disappears-every-year.html
Dünyanın En Ölümcül Adası Yılan Adası:Yağmur ormanları ile kaplı, Atlantik deniz ile çevrili bu ada oldukça güzel görünmektedir. Oldukça küçüktür ve sadece 110 dönüm büyüklüğündedir. Brezilya’dan sadece birkaç mil uzaklıkta yer almaktadır. Adada yılanlar haricinde yılda bir kez bakımı yapılan otomatik bir deniz feneri bulunmaktadır bunun dışında ada tamamen terk edilmiştir. 1909-1920 yılları arasında adada insanların yaşamakta olduğuna dair hikayeler de anlatılmaktadır.11.000 yıl önce deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle adanın anakara ile bağlantısının kesildiği düşünülmektedir. Adada bulunan altın engerek yılanının “B.jararaca” adlı bir tür ile ilişkili olduğu söylenmektedir. Bu türün atalarından birinin adaya geldiği ve burada anakaradaki akrabalarından farklı bir şekilde geliştiği düşünülmektedir.
-Ada oldukça tehlikeli kabul edildiğinden hiç kimsenin izin almadan adaya gitmesine izin verilmemektedir. Gitmesine izin verilen bir kişi olduğunda donanma onu kıyıya 100 metre uzaklıkta bırakmaktadır. Yolun geri kalan kısmı için kendi sandalınızın küreklerini çekmeniz gerekmektedir. Ayrıca başka bir kural olarak da, adaya giden kişiye bir doktorun eşlik etmesi gerekmektedir.
-Adaya girmek için tek seçenek, bir çok deniz kuşunun yuva yaptığı kaygan, kayalık bir yamaca tırmanmaktır. Adada hiç bir plaj bulunmamaktadır. Bu kayalık yamaca tırmanmanın tehlikesi en ufak bir kayma durumunda yılanlara yem olabilirsiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/worlds-deadliest-island-the-snake-island.html
Easter Paskalya Adası:Paskalya adasında bulunan ortalama 14 feet (4.5 metre) uzunluğunda ve ortalama 14 ton ağırlığındaki devasa heykelleri görmek sizi büyüleyecektir. “Moai” olarak bilinen bu devasa antik heykeller volkanik kayalardan oyulmuştur. Bu heykellerin amacı ve kökenleri günümüze kadar halen gizemini korumaktadır. Paskalya Adası Şili ve Tahiti arasında yer almaktadır. Moai heykellerinin oluşturulması sırasında, bu adada “Rapa Nui” halkı yaşamakta idi. Yıllar boyunca hem arkeologlar hem de ziyaretçiler Paskalya adasının yerlilerinin neden bu heykelleri inşa ettikleri hakkında fikir yürüttüler. Bazı kişiler bu insan benzeri görünüme sahip heykellerin eski kabile şeflerini temsil ettiklerine inanıyor.
Daha ilginç bir teori ise, bu heykellerin Rapa Nui halkına ve diğer eski kültürlere bilgi, ilim getiren antik uzaylıların birer tasviri olabileceği fikridir. Garip olabilir ancak ada üzerinde bir değil, iki değil tam 887 tane dev heykel yerleştirilmiştir. Pek çok kişi bu büyüklükte bu kadar çok heykeli Rapa Nui halkının yapması ve taşıması oldukça zordur. Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Moai heykellerini uzaylıların yaptığına inanıyor musunuz? Belki de Paskalya adasına gidip heykelleri kendiniz kontrol etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Seychelles:Seyşeller Afrika’nın doğu kıyısında, Hint Okyanusu’ nda bulunan 115 adadan oluşan bir gruptur. Bu adalar inanılmaz yaban hayatları ile ünlüdür ve Seyşeller’ in en az yarısı milli parklar olarak korunmaktadır. Ancak bu adaları özel kılan bir yönleri daha var. Bu adalar Coco-de-mer (deniz hindistan cevizi) adı verilen dünyanın en büyük tohum ve yaprağını üreten dev bir bitkiye ev sahipliği yapıyor. İlk kaşifler bu bitkinin büyüklüğü ve aynı zamanda kadınsı bir şekle de sahip olan normalden oldukça büyük tohumu karşısında oldukça şaşırmışlardır. Kaşifler bu bitkinin Adem’ in düşmesine sebep olan bitki olduğuna ve adanın da bu nedenle cennet bahçesi olduğuna inanmaktadır.
“Coco-de-mer” bitkisi haricinde Seyşeller dünyanın en küçük kurbağası ve en ağır kara kaplumbağası da dahil olmak üzere pek çok egzotik türe ev sahipliği yapmaktadır. 600 kilogramlık kaplumbağalara ev sahipliği yapan dört mercan adasından oluşan Aldabra Atoll ve “Coco-de-mer” ağaçlarını bulabileceğiniz Vallee de Mai Doğal Koruma Bölgesi UNESCO tarafından “Dünya Mirası” İlan edilmiş iki bölgesidir.
Bu adaların sakinleri Afrika, Avrupa, Çin ve Hintli kaşiflerin torunlarıdır. Bu nedenle burada kültür tüm bu bireysel kültürlerin çeşitli birleşmesidir. Zengin kültürü, egzotik flora ve faunası, coco-de-mer bitkileri ve cennet bahçesi olduğu efsanesi nedeniyle Seyşeller’ i ziyaret etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Enchanted Nehri:Tatilciler, fotoğrafçılar ve dalgıçlar için popüler bir nehir olan Enchanted Nehri'nin bir gizemi var. Kimse bu büyüleyici güzellikteki nehrin nereden geldiğini, yani kaynağını bilmiyor.İnsanların görmek ve tatil edeği güzel bir yerdir.
Kristaller Mağarası:Dünya üzerindeki en büyük kristalleri barındıran mağara, 2000 yılında madencilerin kazarak bulduğu bir mağara olma özelliğini taşıyor. Mağara, göz kamaştıran güzelliğinin yanı sıra 45 derece sıcaklık nedeniyle oldukça da tehlikeli.
Zhangye:
Dünya mirası listesine girmiş olan Zhangye, Çin'in Kansu eyaletinde genişçe bir alanı kapsıyor. Alanda karşılaşılan tortu dizileri, farklı renkleri ve dizilişleri ile insanları büyülüyor. Bölge milyon yıllık kum ve kumtaşlarından oluşuyor.
Cehennem Kapısı:Cehennem Kapısı" lakabıyla Darvaza Krateri 40 yılı aşkın bir süredir aktif bir şekilde yanmakta. 69 metrelik genişliği ve 30 metrelik derinliğiyle bu krater, Türkmenistan'ın %70'ini kaplayan Karakum Çölü'nün tam ortasında bulunuyorTürkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.
Sıradışı mekanlar deyince aklımıza bir sürü ilginç inanılmaz olarak doğada var olan mekanlar geliyor herkesin görmek isteyeceği inanılmaz yerler şimdi birlikte bu mekanlara göz atıcaz ve size bu mekanardan bahsedicem.Anlatacağım ilk sıradışı mekan Enashima Deniz Feneri:
Japonya, Kanagawa’ da Enoshima adasında bulunan bu deniz feneri ziyaretçilerin kaçırmaması gereken modern bir deniz feneridir. Bu çarpıcı deniz feneri ile gözlem kulesi Enoshima Elektrikli Treninin yüzüncü kutlaması vesilesiyle, 2003 yılında inşa edilmiştir. Enoshima Sea Candle (Enoshima Deniz Mumu) olarak da bilinen bu deniz feneri Japonya’ nın en büyük işaret kulelerinden biridir ve ters çevrilmiş bir koni biçimindedir. Çelik çerçeveli kule gece boyunca rengini değiştiren ışıklar ile aydınlatılmaktadır böylece çok daha büyüleyici gözükmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 119.6m yukarıya kadar çıkan dairesel merdivenler bulunmaktadır. Deniz fenerinin tepesine çıktığınızda tüm adayı ve çevresini görebileceğiniz 360 derece panoramik bir görüntü elde edebilirsiniz. Merdivenleri kullanmanız tavsiye edilse de, deniz fenerinde asansörler de bulunmaktadır.
Grand Kanyon National Park:
1979’da Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren derin ve büyük kanyon tam bir doğa harikasıdır. Grand Kanyon seyahat severlerin mutlaka uğraması gereken bir yerdir. Kanyon yılda beş milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Bunun sebebi derin yarıklarıyla, 1500 den fazla bitki, 355 kuş, 89 memeli, 47 sürüngenin bulunması eşsiz hatıralar bırakmasıdır. Ayrıca kanyon gezisi yaparken bir yandan müthiş manzarayla birlikte Kızılderililer’in hazırladıkları yemeklerden de tadabilirsiniz. ABD’nin Arizona Eyaleti’nin Coconino ve Mohove Bölgeleri’nde geniş bir alan kaplayan kanyon benzersiz Jeolojik görünüme sahiptir.
Kolorado Nehri çevresinde bulunan bu kanyon milyonlarca yıl nehrin yarmasıyla oluşmuştur. Bu nehir üzerinde dilerseniz rafting yapabilirsiniz. ayrıca helikopter turu da vardır ancak pahalıdır. Bu güzellikleri görmek isteyen insanlara bir de beş ayrı yürüyüş parkuru mevcuttur. dönüşte ailenize ve sevdiklerinize vermek üzere yerlilerin yaptığı hediyeler de alabilirsiniz.Kanyonun bir South Rim bölgesi var. Daha çok tercih edilen bölge South Rim, çünkü North Rim yılın belli aylarında ziyaret edilebiliyor. Bunun nedeni de iklim koşullları. İlk kar düştüğü zamandan itibaren North Rim kapanıyor. Mayıs ve ekim ayları arasında ziyaret edebiliyorsunuz bu bölgeyi ancak South Rim yılın her döneminde sizleri bekliyor.
Kanyona gitmeden önce şunları bilmenizde fayda var:
– Eğer yürüyüş parkurlarına katılmayı düşünüyorsanız uygun ayakkabı, su bulundurmanız gerekiyor.
– Böcek ve ona benzer hayvan ısırıklarına önlem için ilaç almanız yerinde olacaktır.
– Nehir kıyısında konaklamayı düşünüyorsanız kamp malzemelerinizi yanınızda bulundurun.
– Gitmeden önce hava durumunu mutlaka kontrol edin ve kanyon un iklimine uygun giyecekler yanınıza alın.
– Kanyonda gün batımını planlıyorsanız el fenerini almayı unutmayın çünkü kanyon içinde ışıklandırma mevcut değil.
– Bütün bunları yaptıktan sonra rahatlıkla kendinizi kanyonun muhteşem atmosferine doğru yol alabilirsiniz.
Kaynakça:
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/grand-canyon-gezi-rehberi.html http://www.galaksirehberim.com/2013/11/dunyann-7-harikasndan-biri-grand-canyon.ht
Orenga Gölü Hiç büyük bir su kitlesinin ardında kuru bir çayır bırakarak ortadan kaybolduğuna şahit oldunuz mu? Doğa ananın bizi şaşkına çevirmek için yaptığı tuhaf hilelerden biri de Oregon gölüdür. Amerika Birleşik Devletleri Oregon’da bulunan bu göl her yıl kaybolmaktadır.
Her kış Oregon’un Williamette Ulusal Ormanı’ nda tuhaf ve sıradışı bir şey gerçekleşmektedir. Portland’ ın 130 mil uzağında güneydoğu yönünde gizemli bir göldür. Bu gölün yaklaşık 3000 yıl önce oluştuğu söylenmektedir. Peki bu gölü bu kadar gizemli yapan nedir? Her yıl göl kaybolmaktadır ya da başka bir deyişle bir delik aracılığı ile boşalmakta ve yok olmaktadır. Gölün etrafını çevreleyen dağlardaki kar eriyip bu alanı tekrar su ile doldurana kadar geriye sadece bir çayır kalmaktadır. Bu nedenle bu göl “kayıp göl” olarak da anılmaktadır. Bu olay uzun zamandır bilim adamları için doğal ve gizemli bir doğa harikası olmuştur.
Yukarıda belirtildiği gibi, bu gölde bulunan su yaklaşık 6 feet (1.8 m) genişliğindeki bir delik aracılığı ile yer altına kaybolmaktadır ve her bahar-yaz aylarında göl yeniden ortaya çıkmaktadır. Bu büyülü gösteri için aslında bir lav tüpü olan bu deliğe teşekkür etmeliyiz. Çalışmalar ve bu konuda üretilen teoriler açık bir lav tüpünün göldeki suyu emdiğini, gölü kurumuş ve çorak bıraktığını iddia etmektedir. Oregon yüksek dağlara ve aktif volkanlara ev sahipliği yapan bir bölgedir.
Lav Tüpleri:
Lav tüpleri bir patlama sırasında yanardağdan lavları drene etmek için oluşturulmuş, Dünya’nın yüzeyinin altında bulunan tünel benzeri yapılardır. Üst kısımda akan lav soğuyup sertleşmektedir ancak alt kısımdan akan lav sıcak kalmaktadır ve sertleşen lavın içinden akmaya devam etmektedir. Bu olay lav tüplerini oluşturan jeolojik bir özelliktir. Geride kalan tünel açılmak ve bir çukur oluşturmak eğilimindedir. Bu tünelleri boyutu bir çöp kutusundan içinde rahatça yürüyebileceğiniz bir metro büyüklüğüne kadar değişebilecek bir aralıktadır.
Geçmişte bu deliği otomobil parçaları gibi her türlü değişik cisimle doldurma çalışmaları olmuştur. Ancak bu girişimler doğal sürece müdahale edildiğinden ve yakındaki bölgelerde sel oluşumuna sebep olabileceği gerekçesi ile artık onaylanmamaktadır.
Peki, gölde bulunan su delikten geçtikten sonra nereye gitmektedir? Bu durum hala bir sırdır ve üzerinde hala çalışılmaya devam ediliyor. Bu göl yaklaşık 12.000 yıl önce biçimlendirilmiş volkanik bir kayanın üzerinde yerleşmiştir. Volkanik kaya üzerinde atmosfere kaçan gazlar sebebiyle oluşmuş gözenekler ve çatlaklar oluşmuştur. Kaybolan gölden çok da uzak olmayan başka bir göl olan “Balık Gölü” de sıcaklık yükseldikçe kurumaktadır. Ancak bu göldeki su bir düden aracılığı ile hızlıca kaybolmak yerine, volkanik kayadaki deliklerden yavaşça emilmektedir
Bu göl doğa ananın bize sunduğu mucizelerden bir tanesidir. Doğada bunun gibi bir çok mucizenin var olduğundan ve daha pek çoğunun gelişeceğinden eminiz. Doğa ana bizi her gün şaşırtmaya devam etmekten hiç yorulmuyor!
Kaynakça:
http://www.buzzle.com/articles/oregon-mystery-why-a-lake-disappears-every-year.html
Dünyanın En Ölümcül Adası Yılan Adası:Yağmur ormanları ile kaplı, Atlantik deniz ile çevrili bu ada oldukça güzel görünmektedir. Oldukça küçüktür ve sadece 110 dönüm büyüklüğündedir. Brezilya’dan sadece birkaç mil uzaklıkta yer almaktadır. Adada yılanlar haricinde yılda bir kez bakımı yapılan otomatik bir deniz feneri bulunmaktadır bunun dışında ada tamamen terk edilmiştir. 1909-1920 yılları arasında adada insanların yaşamakta olduğuna dair hikayeler de anlatılmaktadır.11.000 yıl önce deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle adanın anakara ile bağlantısının kesildiği düşünülmektedir. Adada bulunan altın engerek yılanının “B.jararaca” adlı bir tür ile ilişkili olduğu söylenmektedir. Bu türün atalarından birinin adaya geldiği ve burada anakaradaki akrabalarından farklı bir şekilde geliştiği düşünülmektedir.
-Ada oldukça tehlikeli kabul edildiğinden hiç kimsenin izin almadan adaya gitmesine izin verilmemektedir. Gitmesine izin verilen bir kişi olduğunda donanma onu kıyıya 100 metre uzaklıkta bırakmaktadır. Yolun geri kalan kısmı için kendi sandalınızın küreklerini çekmeniz gerekmektedir. Ayrıca başka bir kural olarak da, adaya giden kişiye bir doktorun eşlik etmesi gerekmektedir.
-Adaya girmek için tek seçenek, bir çok deniz kuşunun yuva yaptığı kaygan, kayalık bir yamaca tırmanmaktır. Adada hiç bir plaj bulunmamaktadır. Bu kayalık yamaca tırmanmanın tehlikesi en ufak bir kayma durumunda yılanlara yem olabilirsiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/worlds-deadliest-island-the-snake-island.html
Easter Paskalya Adası:Paskalya adasında bulunan ortalama 14 feet (4.5 metre) uzunluğunda ve ortalama 14 ton ağırlığındaki devasa heykelleri görmek sizi büyüleyecektir. “Moai” olarak bilinen bu devasa antik heykeller volkanik kayalardan oyulmuştur. Bu heykellerin amacı ve kökenleri günümüze kadar halen gizemini korumaktadır. Paskalya Adası Şili ve Tahiti arasında yer almaktadır. Moai heykellerinin oluşturulması sırasında, bu adada “Rapa Nui” halkı yaşamakta idi. Yıllar boyunca hem arkeologlar hem de ziyaretçiler Paskalya adasının yerlilerinin neden bu heykelleri inşa ettikleri hakkında fikir yürüttüler. Bazı kişiler bu insan benzeri görünüme sahip heykellerin eski kabile şeflerini temsil ettiklerine inanıyor.
Daha ilginç bir teori ise, bu heykellerin Rapa Nui halkına ve diğer eski kültürlere bilgi, ilim getiren antik uzaylıların birer tasviri olabileceği fikridir. Garip olabilir ancak ada üzerinde bir değil, iki değil tam 887 tane dev heykel yerleştirilmiştir. Pek çok kişi bu büyüklükte bu kadar çok heykeli Rapa Nui halkının yapması ve taşıması oldukça zordur. Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Moai heykellerini uzaylıların yaptığına inanıyor musunuz? Belki de Paskalya adasına gidip heykelleri kendiniz kontrol etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Seychelles:Seyşeller Afrika’nın doğu kıyısında, Hint Okyanusu’ nda bulunan 115 adadan oluşan bir gruptur. Bu adalar inanılmaz yaban hayatları ile ünlüdür ve Seyşeller’ in en az yarısı milli parklar olarak korunmaktadır. Ancak bu adaları özel kılan bir yönleri daha var. Bu adalar Coco-de-mer (deniz hindistan cevizi) adı verilen dünyanın en büyük tohum ve yaprağını üreten dev bir bitkiye ev sahipliği yapıyor. İlk kaşifler bu bitkinin büyüklüğü ve aynı zamanda kadınsı bir şekle de sahip olan normalden oldukça büyük tohumu karşısında oldukça şaşırmışlardır. Kaşifler bu bitkinin Adem’ in düşmesine sebep olan bitki olduğuna ve adanın da bu nedenle cennet bahçesi olduğuna inanmaktadır.
“Coco-de-mer” bitkisi haricinde Seyşeller dünyanın en küçük kurbağası ve en ağır kara kaplumbağası da dahil olmak üzere pek çok egzotik türe ev sahipliği yapmaktadır. 600 kilogramlık kaplumbağalara ev sahipliği yapan dört mercan adasından oluşan Aldabra Atoll ve “Coco-de-mer” ağaçlarını bulabileceğiniz Vallee de Mai Doğal Koruma Bölgesi UNESCO tarafından “Dünya Mirası” İlan edilmiş iki bölgesidir.
Bu adaların sakinleri Afrika, Avrupa, Çin ve Hintli kaşiflerin torunlarıdır. Bu nedenle burada kültür tüm bu bireysel kültürlerin çeşitli birleşmesidir. Zengin kültürü, egzotik flora ve faunası, coco-de-mer bitkileri ve cennet bahçesi olduğu efsanesi nedeniyle Seyşeller’ i ziyaret etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Enchanted Nehri:Tatilciler, fotoğrafçılar ve dalgıçlar için popüler bir nehir olan Enchanted Nehri'nin bir gizemi var. Kimse bu büyüleyici güzellikteki nehrin nereden geldiğini, yani kaynağını bilmiyor.İnsanların görmek ve tatil edeği güzel bir yerdir.
Kristaller Mağarası:Dünya üzerindeki en büyük kristalleri barındıran mağara, 2000 yılında madencilerin kazarak bulduğu bir mağara olma özelliğini taşıyor. Mağara, göz kamaştıran güzelliğinin yanı sıra 45 derece sıcaklık nedeniyle oldukça da tehlikeli.
Zhangye:
Dünya mirası listesine girmiş olan Zhangye, Çin'in Kansu eyaletinde genişçe bir alanı kapsıyor. Alanda karşılaşılan tortu dizileri, farklı renkleri ve dizilişleri ile insanları büyülüyor. Bölge milyon yıllık kum ve kumtaşlarından oluşuyor.
Cehennem Kapısı:Cehennem Kapısı" lakabıyla Darvaza Krateri 40 yılı aşkın bir süredir aktif bir şekilde yanmakta. 69 metrelik genişliği ve 30 metrelik derinliğiyle bu krater, Türkmenistan'ın %70'ini kaplayan Karakum Çölü'nün tam ortasında bulunuyorTürkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)