OYUNDAKİ SKORUM
Coğrafya Hakkında Bilgi
5 Nisan 2017 Çarşamba
ÖZ GEÇMİŞ
Merhaba Arkadaşlar,
Bu gün size öz geçmişimden bahsedicem.
Hasret zengin 12 eylül 1997 yılında Vanda dünyaya geldim ilkokulu Yahya Kemal İlköğretimde okudum ama bazı aksilklerden dolayı Merkez ilköğretim okulna kaydımı taşıdım ve ilköğretimi tamamladım.Lise olarak Ercişli Emrah Anadolu lisesinde okudum.
Daha sonra üniveste sınavına hazırlandım iyi bir üniveste okumak için istediğim yer muğlaydı.Uzun bir aradan sonra sınavlar başladı.Tercihler başladı vede Sıtkı Koçman Üniversitesini kazandım.Şuan üniversiteye devam ediyorum
Bu gün size öz geçmişimden bahsedicem.
Hasret zengin 12 eylül 1997 yılında Vanda dünyaya geldim ilkokulu Yahya Kemal İlköğretimde okudum ama bazı aksilklerden dolayı Merkez ilköğretim okulna kaydımı taşıdım ve ilköğretimi tamamladım.Lise olarak Ercişli Emrah Anadolu lisesinde okudum.
Daha sonra üniveste sınavına hazırlandım iyi bir üniveste okumak için istediğim yer muğlaydı.Uzun bir aradan sonra sınavlar başladı.Tercihler başladı vede Sıtkı Koçman Üniversitesini kazandım.Şuan üniversiteye devam ediyorum
COĞRAFYA OKULLARI
Coğrafya okulları
merhaba arkadaşlar bu gün size unutlmuş coğrafya okulu olarak Belh Coğrafya Okulunu anlatıcam
Unutulmuş Bir Coğrafya Ekolü: Belh Coğrafya Okulu 237 Belh Coğrafya Okulu nun kurucusu doğa filozofu ve coğrafyacı Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl el-belhî dir ( ). Bağdat ta filozof Kindî den ders alan Belhî (Şekil 2), Orta Asya ya döndükten sonra Suverü l-ekalîm adıyla bilinen coğrafya kitabını yazmış, ömrünün son dönemlerinde de İslâm ülkelerinin çeşitli yerlerinin bölgesel haritalarını çizmiştir ( ). Belhî nin söz konusu eseri, takipçisi Makdisî tarafından el-emsile ve sûretü l-arz şeklinde tanımlanmıştır. Okula adını veren Belhî nin sözü edilen eseri günümüze ulaşamamıştır. Nitekim Barthold, Belhî nin kitabının Ebû Ca fer el-hâzin in çizmiş olduğu haritaların bir açıklaması olduğunu ve haritaları onun çizmediğini iddia etmiştir. Her ne kadar Belhî nin yazdığı zannedilen yazmaların İstahrî ye ait olduğu belirlenmişse de, İstahrî nin arasında, yani Belhî nin henüz hayatta olduğu bir dönemde yazdığı eserinin Belhî nin çalışmasının genişletilmiş bir düzenlemesi olduğu şeklindeki De Goeje nin görüşü hâlâ geçerlidir. Bunlar yanında Makdisî nin İstahrî ve Belhî nin eserlerinden alıntı yaptığı çeşitli kısımlardan zamanla Belhî nin eserinin İstahrî ninkinden ayırt edilemez hale geldiği açıkça anlaşılmaktadır (Bevens, 1988: 25-27; Ahmed, 1997: 50; Gümüşçü, 1999: ; Bilgin, 2006: 36; Kaya, 2006: 24-35; Ağarı, 2007: 178; Sezgin, 2008: 3). Şekil 4. Solda İstahri'nin Mesâlikü'l-memâlik adlı eserindeki dünya haritası, sağda aynı eserdeki İspanya, Afrika ve Doğu Akdeniz i gösteren haritalar (Ahmed, 1997: 52, 61). Belh Coğrafya Okulu nda yetişen coğrafyacılar, ilk kez İslâm ülkelerini iklimlere (bölge) ayırmışlar ve her iklimin ayrı bir haritasını çizmişlerdir. Merkezinde Mekke yi gösterdikleri bir yuvarlak dünya haritası çizen Belh coğrafyacıları, Irak Coğrafya Okulu nun aksine, genel olarak coğrafî gerçekleri Kur an ve hadislerdeki kavramlarla açıklamışlardır. İslâm ülkelerini coğrafî bölgeler esasına göre taksim eden ve o bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafî sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk kez kullanan Müslüman coğrafyacılar arasında yer almışlardır. Bu okulun ilk temsilcisi Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed el-fârisî el-istahrî dir (ölümü X. yüzyılın ikinci yarısı). X. yüzyılın ortalarında tamamladığı ve el-istahrî nin Dünya Haritası adını verdiği harita, Arap coğrafyasında El-Belhi Ekolü diye bilinen bir akım içinde yer alır. Bu dönemde ve sonrasında, El-Belhi Okulu haritalarının kervan güzergâhlarının (özellikle Farsça konuşulan alanlar için) tümünü göstermek için hazırlandığı tahmin edilmektedir (Özgüç ve Tümertekin, 2000: 43). Hint sınırına kadar Asya nın çoğu bölgelerini ziyaret eden İstahrî (Kerhî), Batlamyus ekolünün etkisinin izlerine rastlanan ve genellikle şahsî gözlemlerine dayanarak yazdığı Kitabü l-mesâlikü l Memâlik adlı eserinde, İslam coğrafyacıları arasında kabul gören Yedi İklim anlayışının aksine, İslam ülkelerini 20 iklime 1 ayırmıştır (Şekil 3 ve 4). Ayrıca İstahrî, daha 1 Arap bölgesi, İran Denizi(Fars Denizi ve Hint Okyanusu), Magrib (Kuzey Afrika) bölgesi, Mısır bölgesi, Şam bölgesi, Rum Denizi (Akdeniz), Cezîre bölgesi (Kuzey Mezopotamya), Irak, Huzistan, Fars toprakları, Kirman toprakları, Çin
merhaba arkadaşlar bu gün size unutlmuş coğrafya okulu olarak Belh Coğrafya Okulunu anlatıcam
Unutulmuş Bir Coğrafya Ekolü: Belh Coğrafya Okulu 237 Belh Coğrafya Okulu nun kurucusu doğa filozofu ve coğrafyacı Ebû Zeyd Ahmed b. Sehl el-belhî dir ( ). Bağdat ta filozof Kindî den ders alan Belhî (Şekil 2), Orta Asya ya döndükten sonra Suverü l-ekalîm adıyla bilinen coğrafya kitabını yazmış, ömrünün son dönemlerinde de İslâm ülkelerinin çeşitli yerlerinin bölgesel haritalarını çizmiştir ( ). Belhî nin söz konusu eseri, takipçisi Makdisî tarafından el-emsile ve sûretü l-arz şeklinde tanımlanmıştır. Okula adını veren Belhî nin sözü edilen eseri günümüze ulaşamamıştır. Nitekim Barthold, Belhî nin kitabının Ebû Ca fer el-hâzin in çizmiş olduğu haritaların bir açıklaması olduğunu ve haritaları onun çizmediğini iddia etmiştir. Her ne kadar Belhî nin yazdığı zannedilen yazmaların İstahrî ye ait olduğu belirlenmişse de, İstahrî nin arasında, yani Belhî nin henüz hayatta olduğu bir dönemde yazdığı eserinin Belhî nin çalışmasının genişletilmiş bir düzenlemesi olduğu şeklindeki De Goeje nin görüşü hâlâ geçerlidir. Bunlar yanında Makdisî nin İstahrî ve Belhî nin eserlerinden alıntı yaptığı çeşitli kısımlardan zamanla Belhî nin eserinin İstahrî ninkinden ayırt edilemez hale geldiği açıkça anlaşılmaktadır (Bevens, 1988: 25-27; Ahmed, 1997: 50; Gümüşçü, 1999: ; Bilgin, 2006: 36; Kaya, 2006: 24-35; Ağarı, 2007: 178; Sezgin, 2008: 3). Şekil 4. Solda İstahri'nin Mesâlikü'l-memâlik adlı eserindeki dünya haritası, sağda aynı eserdeki İspanya, Afrika ve Doğu Akdeniz i gösteren haritalar (Ahmed, 1997: 52, 61). Belh Coğrafya Okulu nda yetişen coğrafyacılar, ilk kez İslâm ülkelerini iklimlere (bölge) ayırmışlar ve her iklimin ayrı bir haritasını çizmişlerdir. Merkezinde Mekke yi gösterdikleri bir yuvarlak dünya haritası çizen Belh coğrafyacıları, Irak Coğrafya Okulu nun aksine, genel olarak coğrafî gerçekleri Kur an ve hadislerdeki kavramlarla açıklamışlardır. İslâm ülkelerini coğrafî bölgeler esasına göre taksim eden ve o bölgelerin haritalarını çizen Belh coğrafyacıları, coğrafî sınırları belirlenmiş ülke kavramını ilk kez kullanan Müslüman coğrafyacılar arasında yer almışlardır. Bu okulun ilk temsilcisi Ebû İshak İbrâhim b. Muhammed el-fârisî el-istahrî dir (ölümü X. yüzyılın ikinci yarısı). X. yüzyılın ortalarında tamamladığı ve el-istahrî nin Dünya Haritası adını verdiği harita, Arap coğrafyasında El-Belhi Ekolü diye bilinen bir akım içinde yer alır. Bu dönemde ve sonrasında, El-Belhi Okulu haritalarının kervan güzergâhlarının (özellikle Farsça konuşulan alanlar için) tümünü göstermek için hazırlandığı tahmin edilmektedir (Özgüç ve Tümertekin, 2000: 43). Hint sınırına kadar Asya nın çoğu bölgelerini ziyaret eden İstahrî (Kerhî), Batlamyus ekolünün etkisinin izlerine rastlanan ve genellikle şahsî gözlemlerine dayanarak yazdığı Kitabü l-mesâlikü l Memâlik adlı eserinde, İslam coğrafyacıları arasında kabul gören Yedi İklim anlayışının aksine, İslam ülkelerini 20 iklime 1 ayırmıştır (Şekil 3 ve 4). Ayrıca İstahrî, daha 1 Arap bölgesi, İran Denizi(Fars Denizi ve Hint Okyanusu), Magrib (Kuzey Afrika) bölgesi, Mısır bölgesi, Şam bölgesi, Rum Denizi (Akdeniz), Cezîre bölgesi (Kuzey Mezopotamya), Irak, Huzistan, Fars toprakları, Kirman toprakları, Çin
COĞRAFYADA GEÇTİĞİMİZ YOLLAR
Geçtiğimiz Yollar
Merhaba arkadaşlar coğrafyada geçtiğimiz yollar deyince aklıma coğrafya nedir ne değildir coğrafyanın tarihi geçmişi geliyor bunlardan size bigi vericem.
Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi Yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (M.Ö 276-M.Ö194) olmuştur[1]. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar.[2]
Diğer bütün bilimler gibi coğrafya'da gereklilik sebebiyle ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda Mısır uygarlığında verimli toprakların nerede olduğu ve nasıl kullanılacağı gibi konular ayrıca her yıl gerçekleşen sellerin sonuçlarını bulmak ve zararlarını en aza indirmek için coğrafyayı kullanmışlardır. Dönemin göçebe toplulukları ise su kaynaklarını, yerleşecekleri yerleri ve yolları bulabilmek için kolay haritalar yapmışlardır.Eski Yunanlar ise verimli alanların kıtlığından dolayı denizcilikle ilgilenmiş ve bu alanda coğrafyayı geliştirmişlerdir. Miletoslu Hekataios'un İÖ 500'de yazdığı kitabın ilk coğrafya yapıtı olduğu varsayılır.Ayrıca Batlamyus'un Coğrafya kitabında harita yapım yöntemlerinden bahsetmiş ve bu alanda coğrafyaya büyük katkıda bulunmuştur. Eratosthenes, Surlu Marinus ve Batlamyus da bugün kullandığımız paraleller ve meridyenlerden oluşan düzenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Herodotos, Avrupa'dan hindistana kadar uzanan alanı gezmiş, bu alanların tarihi, coğrafi niteliklerini dokuz ciltlik Herodot Tarihi kitabında toplamıştır. Matematikci olan Tales dünyanın şekliyle ilgili çalışmalr yapmıştır. Aristo iklimle ilgili sınıflandırmalar yapmıştır. Eratosthenes Bölgesel coğrafya alanında çalışmış, dünyanın çevresini gerçeğe çok yakın hesap etmiştir. Amasyalı Strabon'un gezdiği yerlerle ilgili bilgi verdiği 17 ciltlik Geographika (Coğrafya) kitabının önemli kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Kitapta Ekonomik coğrafya, Matematik coğrafya, Fiziki coğrafya ve Jeopolitik konuları da işlenmiştir. Matematik coğrafyanın kurucusu sayılan Batlamyus, Geographica Hyphegesis kitabında gezegenler ile o günün koşullarında bilinen dünya ile ilgili bilgiler ve haritalar yer alır[7].
Karakteristik olarak yayılmacı olan Roma İmparatorluğu döneminde coğrafya daha çok askeri amaçlar için kullanıldı ve geliştirildi. Coğrafi şartların savaş üzerindeki etkileri bağlamında yer ve hava incelemelerinde bulundular ayrıca haritacılıkta askeri alanda geliştirildi.
Orta Çağda Coğrafya:
Orta çağda Avrupa'da olumsuz koşullardan dolayı Coğrafya yerinde saymış, ilerleme İslam aleminde gerçekleşmiştir. İslam dünyasında İbn Havkal'ın 10. yüzyılda yazdığı el-Mesalik ve'l-Memalik (Yollar ve Ülkeler), 9. yüzyılda Belhî'nin yazdığı Suverü-l-Ekâlim (İklim Türleri), 10. yüzyılda El-Mesûdî'nin yazdığı el-Müru-çü'z-Zeheb (Altın Çayırlar) ve 14. yüzyılda İbn Battuta'nın yazdığı Tuhfetü'n-Nuzzarfi Garaibi'l-Emsar adlı yapıtlar öne çıkmaktadır. Birûni, dünyanın çevresini, yarıçapını, büyüklüğünü ve 1° meridyenin uzunluğunu hesaplayarak Matemetik coğrafya alanında katkılarda bulunmuştur. İbn-i HaldunKitap el-İbar adlı sekiz çiltlik eserinde; Beşeri coğrafyanın Jeopolitik ve Siyasi coğrafya ile ilgili konuladanbahsetmiştir. Ayrıca İslam dünyası tarafından geliştirilen 360 dereceli düzen haritacılıkta hâlâ kullanılmaktadır
Yeni Çağda Coğrafya:
Pusulanın Avrupa'ya geçmesi sonucunda uzak diyarlara yolculuklar başladı ve yeryüzü hakkında daha geniş bilgiler edinildi. Daha çok yeni ticaret yolları bulmak, keşfedilmemiş bölgelerdeki kaynaklara ulaşmak temel hedefti. Kristof Kolomb, Vasco da Gama, , Bartolomeu Dias, Amerigo Vespucci, John Cabot ve Macellan keşifleriyle haritalar zenginleşti. Kuzey ve güney Amerika, Okyanusya aadları, Avustralya, kuzey ve güney kutbu keşifleri tamamlanmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu, çevresi dolaşılarak uygulamalı olarak ispat edilmiştir. Anversli Abraham Ortelius 1570'te ilk yeryüzü atlasını yaptı.
Osmanlı devletinde Pîrî Reis; Kitab-ı Bahriye, Kâtip Çelebi; Cihannuma ve Evliya Çelebi; Seyahatnamesi ile coğrafyaya katkıda bulunan Türklerdir[7].
Yakın Çağda Coğrafya:
1700'lü yıllardan sonra coğrafya yöntem ve biçim olarak daha bilimselleşti. Teleskop ve kronometrenin (süreölçer) bulunuşuyla coğrafi bilgilerin güvenilirliği ve hesapların kola
ylığı sağlandı. Coğrafi keşiflerden sonra geziler daha bilimsel hale geldi. James Cook ve Labradorun cabalarıyla Labrador soğuk su akıntısı keşfedildi.
1800'lü yıllarda ise coğrafya, doğabilimci Alexander von Humboldt ile tarihçi Carl Ritter tarafından akademide ders olarak verilmeye başlandı. Humboldt'un Cosmos (Evren), Ritter'in de Die Erdkunde (Coğrafya) adlı yapıtlarında coğrafya bilgisini düzenli biçimde işleyerek modern coğrafyanın dayanaklarını attılar. Humboldt Akıntısın keşfeden A.v.Humboldt eserlerinde yerşekilleri-iklim-bitki örtüsü arasında bağlantı olduğnu ifade etmiştir.James Cook'un 1772-75 yıllarında çevresinde dolandığı buzul alanının Antarktika olduğu ancak 1840'da anlaşıldı. A. von Humboldt Fiziki coğrafyanın C. Ritter ise Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir. Immanuel Kant coğrafyayı; fiziki, matematik, siyasi, ekonomik ve uygulamalı coğrafya olmak üzere beş dala ayırmıştır.
19.yy'lın sonu 20.yy'ın başlarında coğrafya iktidarlar tarafından sömürgenin aracı haline getirilmiştir. 20 yy'da sanayi ve teknoloji ile birlikte insan doğaya daha kalıcı ve zararlı etkilerde bulunmaya başlamıştır. Elektiğin icadıyla elle kullanılan aletler otamatik hale gelmiştir. 1960'lı yılarda Uzaktan algılama ve CBS sistemlerinin gelişti. CBS coğrafi verilerin bilgisayara yüklenmesi, hızlı analiz ve sentezler yapılarak sorunlara doğru ve hızlı çözümler üretilmesini sağlamıştır. Coğrafyadan ayrı bir bilim olarak kabul edilmeye başlanan CBS; ekonomik, siyasi, çevre, kültürel, sosyal konularında faklı bilim dallarınca kullanılmaktadır. Uzaktan algılama, uçaklar, radarlar ve uydular aracılığı ile alınan verilerin bilgisayara aktarılıp CBS'ye yardımıyla değerlendirilmesini ifade eder
coğrafya bu yollardan geçerek günümüze gelmiştir.
Merhaba arkadaşlar coğrafyada geçtiğimiz yollar deyince aklıma coğrafya nedir ne değildir coğrafyanın tarihi geçmişi geliyor bunlardan size bigi vericem.
Coğrafya, insanlar ve yer (mekân) ile bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi Yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (M.Ö 276-M.Ö194) olmuştur[1]. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar.[2]
- Birincisi bir yere eşsiz bir karakter kazandıran, yeryüzü üzerindeki özelliklerin dağılımıdır (örneğin dağlar, ırmaklar, denizler vb.).
- İkincisi, bazı şeylerin oldukları yerlerde ve zamanda neden ve nasıl meydana geldiğini anlamaktır (örneğin yanardağlar gibi).
- Üçüncüsü, meydana gelen olayların, diğer olaylarla ilgisi ve bağlantısıdır (örneğin yağmur ormanlarının tahribi).
- Sonuncusu, coğrafyanın haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişimini sağlamasıdır.
Diğer bütün bilimler gibi coğrafya'da gereklilik sebebiyle ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda Mısır uygarlığında verimli toprakların nerede olduğu ve nasıl kullanılacağı gibi konular ayrıca her yıl gerçekleşen sellerin sonuçlarını bulmak ve zararlarını en aza indirmek için coğrafyayı kullanmışlardır. Dönemin göçebe toplulukları ise su kaynaklarını, yerleşecekleri yerleri ve yolları bulabilmek için kolay haritalar yapmışlardır.Eski Yunanlar ise verimli alanların kıtlığından dolayı denizcilikle ilgilenmiş ve bu alanda coğrafyayı geliştirmişlerdir. Miletoslu Hekataios'un İÖ 500'de yazdığı kitabın ilk coğrafya yapıtı olduğu varsayılır.Ayrıca Batlamyus'un Coğrafya kitabında harita yapım yöntemlerinden bahsetmiş ve bu alanda coğrafyaya büyük katkıda bulunmuştur. Eratosthenes, Surlu Marinus ve Batlamyus da bugün kullandığımız paraleller ve meridyenlerden oluşan düzenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Herodotos, Avrupa'dan hindistana kadar uzanan alanı gezmiş, bu alanların tarihi, coğrafi niteliklerini dokuz ciltlik Herodot Tarihi kitabında toplamıştır. Matematikci olan Tales dünyanın şekliyle ilgili çalışmalr yapmıştır. Aristo iklimle ilgili sınıflandırmalar yapmıştır. Eratosthenes Bölgesel coğrafya alanında çalışmış, dünyanın çevresini gerçeğe çok yakın hesap etmiştir. Amasyalı Strabon'un gezdiği yerlerle ilgili bilgi verdiği 17 ciltlik Geographika (Coğrafya) kitabının önemli kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Kitapta Ekonomik coğrafya, Matematik coğrafya, Fiziki coğrafya ve Jeopolitik konuları da işlenmiştir. Matematik coğrafyanın kurucusu sayılan Batlamyus, Geographica Hyphegesis kitabında gezegenler ile o günün koşullarında bilinen dünya ile ilgili bilgiler ve haritalar yer alır[7].
Karakteristik olarak yayılmacı olan Roma İmparatorluğu döneminde coğrafya daha çok askeri amaçlar için kullanıldı ve geliştirildi. Coğrafi şartların savaş üzerindeki etkileri bağlamında yer ve hava incelemelerinde bulundular ayrıca haritacılıkta askeri alanda geliştirildi.
Orta Çağda Coğrafya:
Orta çağda Avrupa'da olumsuz koşullardan dolayı Coğrafya yerinde saymış, ilerleme İslam aleminde gerçekleşmiştir. İslam dünyasında İbn Havkal'ın 10. yüzyılda yazdığı el-Mesalik ve'l-Memalik (Yollar ve Ülkeler), 9. yüzyılda Belhî'nin yazdığı Suverü-l-Ekâlim (İklim Türleri), 10. yüzyılda El-Mesûdî'nin yazdığı el-Müru-çü'z-Zeheb (Altın Çayırlar) ve 14. yüzyılda İbn Battuta'nın yazdığı Tuhfetü'n-Nuzzarfi Garaibi'l-Emsar adlı yapıtlar öne çıkmaktadır. Birûni, dünyanın çevresini, yarıçapını, büyüklüğünü ve 1° meridyenin uzunluğunu hesaplayarak Matemetik coğrafya alanında katkılarda bulunmuştur. İbn-i HaldunKitap el-İbar adlı sekiz çiltlik eserinde; Beşeri coğrafyanın Jeopolitik ve Siyasi coğrafya ile ilgili konuladanbahsetmiştir. Ayrıca İslam dünyası tarafından geliştirilen 360 dereceli düzen haritacılıkta hâlâ kullanılmaktadır
Yeni Çağda Coğrafya:
Pusulanın Avrupa'ya geçmesi sonucunda uzak diyarlara yolculuklar başladı ve yeryüzü hakkında daha geniş bilgiler edinildi. Daha çok yeni ticaret yolları bulmak, keşfedilmemiş bölgelerdeki kaynaklara ulaşmak temel hedefti. Kristof Kolomb, Vasco da Gama, , Bartolomeu Dias, Amerigo Vespucci, John Cabot ve Macellan keşifleriyle haritalar zenginleşti. Kuzey ve güney Amerika, Okyanusya aadları, Avustralya, kuzey ve güney kutbu keşifleri tamamlanmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu, çevresi dolaşılarak uygulamalı olarak ispat edilmiştir. Anversli Abraham Ortelius 1570'te ilk yeryüzü atlasını yaptı.
Osmanlı devletinde Pîrî Reis; Kitab-ı Bahriye, Kâtip Çelebi; Cihannuma ve Evliya Çelebi; Seyahatnamesi ile coğrafyaya katkıda bulunan Türklerdir[7].
Yakın Çağda Coğrafya:
1700'lü yıllardan sonra coğrafya yöntem ve biçim olarak daha bilimselleşti. Teleskop ve kronometrenin (süreölçer) bulunuşuyla coğrafi bilgilerin güvenilirliği ve hesapların kola
ylığı sağlandı. Coğrafi keşiflerden sonra geziler daha bilimsel hale geldi. James Cook ve Labradorun cabalarıyla Labrador soğuk su akıntısı keşfedildi.
1800'lü yıllarda ise coğrafya, doğabilimci Alexander von Humboldt ile tarihçi Carl Ritter tarafından akademide ders olarak verilmeye başlandı. Humboldt'un Cosmos (Evren), Ritter'in de Die Erdkunde (Coğrafya) adlı yapıtlarında coğrafya bilgisini düzenli biçimde işleyerek modern coğrafyanın dayanaklarını attılar. Humboldt Akıntısın keşfeden A.v.Humboldt eserlerinde yerşekilleri-iklim-bitki örtüsü arasında bağlantı olduğnu ifade etmiştir.James Cook'un 1772-75 yıllarında çevresinde dolandığı buzul alanının Antarktika olduğu ancak 1840'da anlaşıldı. A. von Humboldt Fiziki coğrafyanın C. Ritter ise Beşeri coğrafyanın kurucusu olarak kabul edilir. Immanuel Kant coğrafyayı; fiziki, matematik, siyasi, ekonomik ve uygulamalı coğrafya olmak üzere beş dala ayırmıştır.
19.yy'lın sonu 20.yy'ın başlarında coğrafya iktidarlar tarafından sömürgenin aracı haline getirilmiştir. 20 yy'da sanayi ve teknoloji ile birlikte insan doğaya daha kalıcı ve zararlı etkilerde bulunmaya başlamıştır. Elektiğin icadıyla elle kullanılan aletler otamatik hale gelmiştir. 1960'lı yılarda Uzaktan algılama ve CBS sistemlerinin gelişti. CBS coğrafi verilerin bilgisayara yüklenmesi, hızlı analiz ve sentezler yapılarak sorunlara doğru ve hızlı çözümler üretilmesini sağlamıştır. Coğrafyadan ayrı bir bilim olarak kabul edilmeye başlanan CBS; ekonomik, siyasi, çevre, kültürel, sosyal konularında faklı bilim dallarınca kullanılmaktadır. Uzaktan algılama, uçaklar, radarlar ve uydular aracılığı ile alınan verilerin bilgisayara aktarılıp CBS'ye yardımıyla değerlendirilmesini ifade eder
coğrafya bu yollardan geçerek günümüze gelmiştir.
- Kaynak:^ Erastothenes (2010). Eratosthenes' "Geography". Princeton University Press. ISBN 978-0-691-14267-8.
- ^ a b "Coğrafya Nedir?". tck.org.tr. 22.12.2006. 17 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20151117031924/http://www.tck.org.tr/kaynak/tr/ders-notlari/cografya-nedir. Erişim tarihi: 10 Ekim 2014.
SIRADIŞI MEKANLAR
Sıradışı Mekanlar
Sıradışı mekanlar deyince aklımıza bir sürü ilginç inanılmaz olarak doğada var olan mekanlar geliyor herkesin görmek isteyeceği inanılmaz yerler şimdi birlikte bu mekanlara göz atıcaz ve size bu mekanardan bahsedicem.Anlatacağım ilk sıradışı mekan Enashima Deniz Feneri:
Japonya, Kanagawa’ da Enoshima adasında bulunan bu deniz feneri ziyaretçilerin kaçırmaması gereken modern bir deniz feneridir. Bu çarpıcı deniz feneri ile gözlem kulesi Enoshima Elektrikli Treninin yüzüncü kutlaması vesilesiyle, 2003 yılında inşa edilmiştir. Enoshima Sea Candle (Enoshima Deniz Mumu) olarak da bilinen bu deniz feneri Japonya’ nın en büyük işaret kulelerinden biridir ve ters çevrilmiş bir koni biçimindedir. Çelik çerçeveli kule gece boyunca rengini değiştiren ışıklar ile aydınlatılmaktadır böylece çok daha büyüleyici gözükmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 119.6m yukarıya kadar çıkan dairesel merdivenler bulunmaktadır. Deniz fenerinin tepesine çıktığınızda tüm adayı ve çevresini görebileceğiniz 360 derece panoramik bir görüntü elde edebilirsiniz. Merdivenleri kullanmanız tavsiye edilse de, deniz fenerinde asansörler de bulunmaktadır.
Grand Kanyon National Park:
1979’da Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren derin ve büyük kanyon tam bir doğa harikasıdır. Grand Kanyon seyahat severlerin mutlaka uğraması gereken bir yerdir. Kanyon yılda beş milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Bunun sebebi derin yarıklarıyla, 1500 den fazla bitki, 355 kuş, 89 memeli, 47 sürüngenin bulunması eşsiz hatıralar bırakmasıdır. Ayrıca kanyon gezisi yaparken bir yandan müthiş manzarayla birlikte Kızılderililer’in hazırladıkları yemeklerden de tadabilirsiniz. ABD’nin Arizona Eyaleti’nin Coconino ve Mohove Bölgeleri’nde geniş bir alan kaplayan kanyon benzersiz Jeolojik görünüme sahiptir.
Kolorado Nehri çevresinde bulunan bu kanyon milyonlarca yıl nehrin yarmasıyla oluşmuştur. Bu nehir üzerinde dilerseniz rafting yapabilirsiniz. ayrıca helikopter turu da vardır ancak pahalıdır. Bu güzellikleri görmek isteyen insanlara bir de beş ayrı yürüyüş parkuru mevcuttur. dönüşte ailenize ve sevdiklerinize vermek üzere yerlilerin yaptığı hediyeler de alabilirsiniz.Kanyonun bir South Rim bölgesi var. Daha çok tercih edilen bölge South Rim, çünkü North Rim yılın belli aylarında ziyaret edilebiliyor. Bunun nedeni de iklim koşullları. İlk kar düştüğü zamandan itibaren North Rim kapanıyor. Mayıs ve ekim ayları arasında ziyaret edebiliyorsunuz bu bölgeyi ancak South Rim yılın her döneminde sizleri bekliyor.
Kanyona gitmeden önce şunları bilmenizde fayda var:
– Eğer yürüyüş parkurlarına katılmayı düşünüyorsanız uygun ayakkabı, su bulundurmanız gerekiyor.
– Böcek ve ona benzer hayvan ısırıklarına önlem için ilaç almanız yerinde olacaktır.
– Nehir kıyısında konaklamayı düşünüyorsanız kamp malzemelerinizi yanınızda bulundurun.
– Gitmeden önce hava durumunu mutlaka kontrol edin ve kanyon un iklimine uygun giyecekler yanınıza alın.
– Kanyonda gün batımını planlıyorsanız el fenerini almayı unutmayın çünkü kanyon içinde ışıklandırma mevcut değil.
– Bütün bunları yaptıktan sonra rahatlıkla kendinizi kanyonun muhteşem atmosferine doğru yol alabilirsiniz.
Kaynakça:
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/grand-canyon-gezi-rehberi.html http://www.galaksirehberim.com/2013/11/dunyann-7-harikasndan-biri-grand-canyon.ht
Orenga Gölü Hiç büyük bir su kitlesinin ardında kuru bir çayır bırakarak ortadan kaybolduğuna şahit oldunuz mu? Doğa ananın bizi şaşkına çevirmek için yaptığı tuhaf hilelerden biri de Oregon gölüdür. Amerika Birleşik Devletleri Oregon’da bulunan bu göl her yıl kaybolmaktadır.
Her kış Oregon’un Williamette Ulusal Ormanı’ nda tuhaf ve sıradışı bir şey gerçekleşmektedir. Portland’ ın 130 mil uzağında güneydoğu yönünde gizemli bir göldür. Bu gölün yaklaşık 3000 yıl önce oluştuğu söylenmektedir. Peki bu gölü bu kadar gizemli yapan nedir? Her yıl göl kaybolmaktadır ya da başka bir deyişle bir delik aracılığı ile boşalmakta ve yok olmaktadır. Gölün etrafını çevreleyen dağlardaki kar eriyip bu alanı tekrar su ile doldurana kadar geriye sadece bir çayır kalmaktadır. Bu nedenle bu göl “kayıp göl” olarak da anılmaktadır. Bu olay uzun zamandır bilim adamları için doğal ve gizemli bir doğa harikası olmuştur.
Yukarıda belirtildiği gibi, bu gölde bulunan su yaklaşık 6 feet (1.8 m) genişliğindeki bir delik aracılığı ile yer altına kaybolmaktadır ve her bahar-yaz aylarında göl yeniden ortaya çıkmaktadır. Bu büyülü gösteri için aslında bir lav tüpü olan bu deliğe teşekkür etmeliyiz. Çalışmalar ve bu konuda üretilen teoriler açık bir lav tüpünün göldeki suyu emdiğini, gölü kurumuş ve çorak bıraktığını iddia etmektedir. Oregon yüksek dağlara ve aktif volkanlara ev sahipliği yapan bir bölgedir.
Lav Tüpleri:
Lav tüpleri bir patlama sırasında yanardağdan lavları drene etmek için oluşturulmuş, Dünya’nın yüzeyinin altında bulunan tünel benzeri yapılardır. Üst kısımda akan lav soğuyup sertleşmektedir ancak alt kısımdan akan lav sıcak kalmaktadır ve sertleşen lavın içinden akmaya devam etmektedir. Bu olay lav tüplerini oluşturan jeolojik bir özelliktir. Geride kalan tünel açılmak ve bir çukur oluşturmak eğilimindedir. Bu tünelleri boyutu bir çöp kutusundan içinde rahatça yürüyebileceğiniz bir metro büyüklüğüne kadar değişebilecek bir aralıktadır.
Geçmişte bu deliği otomobil parçaları gibi her türlü değişik cisimle doldurma çalışmaları olmuştur. Ancak bu girişimler doğal sürece müdahale edildiğinden ve yakındaki bölgelerde sel oluşumuna sebep olabileceği gerekçesi ile artık onaylanmamaktadır.
Peki, gölde bulunan su delikten geçtikten sonra nereye gitmektedir? Bu durum hala bir sırdır ve üzerinde hala çalışılmaya devam ediliyor. Bu göl yaklaşık 12.000 yıl önce biçimlendirilmiş volkanik bir kayanın üzerinde yerleşmiştir. Volkanik kaya üzerinde atmosfere kaçan gazlar sebebiyle oluşmuş gözenekler ve çatlaklar oluşmuştur. Kaybolan gölden çok da uzak olmayan başka bir göl olan “Balık Gölü” de sıcaklık yükseldikçe kurumaktadır. Ancak bu göldeki su bir düden aracılığı ile hızlıca kaybolmak yerine, volkanik kayadaki deliklerden yavaşça emilmektedir
Bu göl doğa ananın bize sunduğu mucizelerden bir tanesidir. Doğada bunun gibi bir çok mucizenin var olduğundan ve daha pek çoğunun gelişeceğinden eminiz. Doğa ana bizi her gün şaşırtmaya devam etmekten hiç yorulmuyor!
Kaynakça:
http://www.buzzle.com/articles/oregon-mystery-why-a-lake-disappears-every-year.html
Dünyanın En Ölümcül Adası Yılan Adası:Yağmur ormanları ile kaplı, Atlantik deniz ile çevrili bu ada oldukça güzel görünmektedir. Oldukça küçüktür ve sadece 110 dönüm büyüklüğündedir. Brezilya’dan sadece birkaç mil uzaklıkta yer almaktadır. Adada yılanlar haricinde yılda bir kez bakımı yapılan otomatik bir deniz feneri bulunmaktadır bunun dışında ada tamamen terk edilmiştir. 1909-1920 yılları arasında adada insanların yaşamakta olduğuna dair hikayeler de anlatılmaktadır.11.000 yıl önce deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle adanın anakara ile bağlantısının kesildiği düşünülmektedir. Adada bulunan altın engerek yılanının “B.jararaca” adlı bir tür ile ilişkili olduğu söylenmektedir. Bu türün atalarından birinin adaya geldiği ve burada anakaradaki akrabalarından farklı bir şekilde geliştiği düşünülmektedir.
-Ada oldukça tehlikeli kabul edildiğinden hiç kimsenin izin almadan adaya gitmesine izin verilmemektedir. Gitmesine izin verilen bir kişi olduğunda donanma onu kıyıya 100 metre uzaklıkta bırakmaktadır. Yolun geri kalan kısmı için kendi sandalınızın küreklerini çekmeniz gerekmektedir. Ayrıca başka bir kural olarak da, adaya giden kişiye bir doktorun eşlik etmesi gerekmektedir.
-Adaya girmek için tek seçenek, bir çok deniz kuşunun yuva yaptığı kaygan, kayalık bir yamaca tırmanmaktır. Adada hiç bir plaj bulunmamaktadır. Bu kayalık yamaca tırmanmanın tehlikesi en ufak bir kayma durumunda yılanlara yem olabilirsiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/worlds-deadliest-island-the-snake-island.html
Easter Paskalya Adası:Paskalya adasında bulunan ortalama 14 feet (4.5 metre) uzunluğunda ve ortalama 14 ton ağırlığındaki devasa heykelleri görmek sizi büyüleyecektir. “Moai” olarak bilinen bu devasa antik heykeller volkanik kayalardan oyulmuştur. Bu heykellerin amacı ve kökenleri günümüze kadar halen gizemini korumaktadır. Paskalya Adası Şili ve Tahiti arasında yer almaktadır. Moai heykellerinin oluşturulması sırasında, bu adada “Rapa Nui” halkı yaşamakta idi. Yıllar boyunca hem arkeologlar hem de ziyaretçiler Paskalya adasının yerlilerinin neden bu heykelleri inşa ettikleri hakkında fikir yürüttüler. Bazı kişiler bu insan benzeri görünüme sahip heykellerin eski kabile şeflerini temsil ettiklerine inanıyor.
Daha ilginç bir teori ise, bu heykellerin Rapa Nui halkına ve diğer eski kültürlere bilgi, ilim getiren antik uzaylıların birer tasviri olabileceği fikridir. Garip olabilir ancak ada üzerinde bir değil, iki değil tam 887 tane dev heykel yerleştirilmiştir. Pek çok kişi bu büyüklükte bu kadar çok heykeli Rapa Nui halkının yapması ve taşıması oldukça zordur. Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Moai heykellerini uzaylıların yaptığına inanıyor musunuz? Belki de Paskalya adasına gidip heykelleri kendiniz kontrol etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Seychelles:Seyşeller Afrika’nın doğu kıyısında, Hint Okyanusu’ nda bulunan 115 adadan oluşan bir gruptur. Bu adalar inanılmaz yaban hayatları ile ünlüdür ve Seyşeller’ in en az yarısı milli parklar olarak korunmaktadır. Ancak bu adaları özel kılan bir yönleri daha var. Bu adalar Coco-de-mer (deniz hindistan cevizi) adı verilen dünyanın en büyük tohum ve yaprağını üreten dev bir bitkiye ev sahipliği yapıyor. İlk kaşifler bu bitkinin büyüklüğü ve aynı zamanda kadınsı bir şekle de sahip olan normalden oldukça büyük tohumu karşısında oldukça şaşırmışlardır. Kaşifler bu bitkinin Adem’ in düşmesine sebep olan bitki olduğuna ve adanın da bu nedenle cennet bahçesi olduğuna inanmaktadır.
“Coco-de-mer” bitkisi haricinde Seyşeller dünyanın en küçük kurbağası ve en ağır kara kaplumbağası da dahil olmak üzere pek çok egzotik türe ev sahipliği yapmaktadır. 600 kilogramlık kaplumbağalara ev sahipliği yapan dört mercan adasından oluşan Aldabra Atoll ve “Coco-de-mer” ağaçlarını bulabileceğiniz Vallee de Mai Doğal Koruma Bölgesi UNESCO tarafından “Dünya Mirası” İlan edilmiş iki bölgesidir.
Bu adaların sakinleri Afrika, Avrupa, Çin ve Hintli kaşiflerin torunlarıdır. Bu nedenle burada kültür tüm bu bireysel kültürlerin çeşitli birleşmesidir. Zengin kültürü, egzotik flora ve faunası, coco-de-mer bitkileri ve cennet bahçesi olduğu efsanesi nedeniyle Seyşeller’ i ziyaret etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Enchanted Nehri:Tatilciler, fotoğrafçılar ve dalgıçlar için popüler bir nehir olan Enchanted Nehri'nin bir gizemi var. Kimse bu büyüleyici güzellikteki nehrin nereden geldiğini, yani kaynağını bilmiyor.İnsanların görmek ve tatil edeği güzel bir yerdir.
Kristaller Mağarası:Dünya üzerindeki en büyük kristalleri barındıran mağara, 2000 yılında madencilerin kazarak bulduğu bir mağara olma özelliğini taşıyor. Mağara, göz kamaştıran güzelliğinin yanı sıra 45 derece sıcaklık nedeniyle oldukça da tehlikeli.
Zhangye:
Dünya mirası listesine girmiş olan Zhangye, Çin'in Kansu eyaletinde genişçe bir alanı kapsıyor. Alanda karşılaşılan tortu dizileri, farklı renkleri ve dizilişleri ile insanları büyülüyor. Bölge milyon yıllık kum ve kumtaşlarından oluşuyor.
Cehennem Kapısı:Cehennem Kapısı" lakabıyla Darvaza Krateri 40 yılı aşkın bir süredir aktif bir şekilde yanmakta. 69 metrelik genişliği ve 30 metrelik derinliğiyle bu krater, Türkmenistan'ın %70'ini kaplayan Karakum Çölü'nün tam ortasında bulunuyorTürkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.
Sıradışı mekanlar deyince aklımıza bir sürü ilginç inanılmaz olarak doğada var olan mekanlar geliyor herkesin görmek isteyeceği inanılmaz yerler şimdi birlikte bu mekanlara göz atıcaz ve size bu mekanardan bahsedicem.Anlatacağım ilk sıradışı mekan Enashima Deniz Feneri:
Japonya, Kanagawa’ da Enoshima adasında bulunan bu deniz feneri ziyaretçilerin kaçırmaması gereken modern bir deniz feneridir. Bu çarpıcı deniz feneri ile gözlem kulesi Enoshima Elektrikli Treninin yüzüncü kutlaması vesilesiyle, 2003 yılında inşa edilmiştir. Enoshima Sea Candle (Enoshima Deniz Mumu) olarak da bilinen bu deniz feneri Japonya’ nın en büyük işaret kulelerinden biridir ve ters çevrilmiş bir koni biçimindedir. Çelik çerçeveli kule gece boyunca rengini değiştiren ışıklar ile aydınlatılmaktadır böylece çok daha büyüleyici gözükmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 119.6m yukarıya kadar çıkan dairesel merdivenler bulunmaktadır. Deniz fenerinin tepesine çıktığınızda tüm adayı ve çevresini görebileceğiniz 360 derece panoramik bir görüntü elde edebilirsiniz. Merdivenleri kullanmanız tavsiye edilse de, deniz fenerinde asansörler de bulunmaktadır.
Grand Kanyon National Park:
1979’da Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren derin ve büyük kanyon tam bir doğa harikasıdır. Grand Kanyon seyahat severlerin mutlaka uğraması gereken bir yerdir. Kanyon yılda beş milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Bunun sebebi derin yarıklarıyla, 1500 den fazla bitki, 355 kuş, 89 memeli, 47 sürüngenin bulunması eşsiz hatıralar bırakmasıdır. Ayrıca kanyon gezisi yaparken bir yandan müthiş manzarayla birlikte Kızılderililer’in hazırladıkları yemeklerden de tadabilirsiniz. ABD’nin Arizona Eyaleti’nin Coconino ve Mohove Bölgeleri’nde geniş bir alan kaplayan kanyon benzersiz Jeolojik görünüme sahiptir.
Kolorado Nehri çevresinde bulunan bu kanyon milyonlarca yıl nehrin yarmasıyla oluşmuştur. Bu nehir üzerinde dilerseniz rafting yapabilirsiniz. ayrıca helikopter turu da vardır ancak pahalıdır. Bu güzellikleri görmek isteyen insanlara bir de beş ayrı yürüyüş parkuru mevcuttur. dönüşte ailenize ve sevdiklerinize vermek üzere yerlilerin yaptığı hediyeler de alabilirsiniz.Kanyonun bir South Rim bölgesi var. Daha çok tercih edilen bölge South Rim, çünkü North Rim yılın belli aylarında ziyaret edilebiliyor. Bunun nedeni de iklim koşullları. İlk kar düştüğü zamandan itibaren North Rim kapanıyor. Mayıs ve ekim ayları arasında ziyaret edebiliyorsunuz bu bölgeyi ancak South Rim yılın her döneminde sizleri bekliyor.
Kanyona gitmeden önce şunları bilmenizde fayda var:
– Eğer yürüyüş parkurlarına katılmayı düşünüyorsanız uygun ayakkabı, su bulundurmanız gerekiyor.
– Böcek ve ona benzer hayvan ısırıklarına önlem için ilaç almanız yerinde olacaktır.
– Nehir kıyısında konaklamayı düşünüyorsanız kamp malzemelerinizi yanınızda bulundurun.
– Gitmeden önce hava durumunu mutlaka kontrol edin ve kanyon un iklimine uygun giyecekler yanınıza alın.
– Kanyonda gün batımını planlıyorsanız el fenerini almayı unutmayın çünkü kanyon içinde ışıklandırma mevcut değil.
– Bütün bunları yaptıktan sonra rahatlıkla kendinizi kanyonun muhteşem atmosferine doğru yol alabilirsiniz.
Kaynakça:
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/grand-canyon-gezi-rehberi.html http://www.galaksirehberim.com/2013/11/dunyann-7-harikasndan-biri-grand-canyon.ht
Orenga Gölü Hiç büyük bir su kitlesinin ardında kuru bir çayır bırakarak ortadan kaybolduğuna şahit oldunuz mu? Doğa ananın bizi şaşkına çevirmek için yaptığı tuhaf hilelerden biri de Oregon gölüdür. Amerika Birleşik Devletleri Oregon’da bulunan bu göl her yıl kaybolmaktadır.
Her kış Oregon’un Williamette Ulusal Ormanı’ nda tuhaf ve sıradışı bir şey gerçekleşmektedir. Portland’ ın 130 mil uzağında güneydoğu yönünde gizemli bir göldür. Bu gölün yaklaşık 3000 yıl önce oluştuğu söylenmektedir. Peki bu gölü bu kadar gizemli yapan nedir? Her yıl göl kaybolmaktadır ya da başka bir deyişle bir delik aracılığı ile boşalmakta ve yok olmaktadır. Gölün etrafını çevreleyen dağlardaki kar eriyip bu alanı tekrar su ile doldurana kadar geriye sadece bir çayır kalmaktadır. Bu nedenle bu göl “kayıp göl” olarak da anılmaktadır. Bu olay uzun zamandır bilim adamları için doğal ve gizemli bir doğa harikası olmuştur.
Yukarıda belirtildiği gibi, bu gölde bulunan su yaklaşık 6 feet (1.8 m) genişliğindeki bir delik aracılığı ile yer altına kaybolmaktadır ve her bahar-yaz aylarında göl yeniden ortaya çıkmaktadır. Bu büyülü gösteri için aslında bir lav tüpü olan bu deliğe teşekkür etmeliyiz. Çalışmalar ve bu konuda üretilen teoriler açık bir lav tüpünün göldeki suyu emdiğini, gölü kurumuş ve çorak bıraktığını iddia etmektedir. Oregon yüksek dağlara ve aktif volkanlara ev sahipliği yapan bir bölgedir.
Lav Tüpleri:
Lav tüpleri bir patlama sırasında yanardağdan lavları drene etmek için oluşturulmuş, Dünya’nın yüzeyinin altında bulunan tünel benzeri yapılardır. Üst kısımda akan lav soğuyup sertleşmektedir ancak alt kısımdan akan lav sıcak kalmaktadır ve sertleşen lavın içinden akmaya devam etmektedir. Bu olay lav tüplerini oluşturan jeolojik bir özelliktir. Geride kalan tünel açılmak ve bir çukur oluşturmak eğilimindedir. Bu tünelleri boyutu bir çöp kutusundan içinde rahatça yürüyebileceğiniz bir metro büyüklüğüne kadar değişebilecek bir aralıktadır.
Geçmişte bu deliği otomobil parçaları gibi her türlü değişik cisimle doldurma çalışmaları olmuştur. Ancak bu girişimler doğal sürece müdahale edildiğinden ve yakındaki bölgelerde sel oluşumuna sebep olabileceği gerekçesi ile artık onaylanmamaktadır.
Peki, gölde bulunan su delikten geçtikten sonra nereye gitmektedir? Bu durum hala bir sırdır ve üzerinde hala çalışılmaya devam ediliyor. Bu göl yaklaşık 12.000 yıl önce biçimlendirilmiş volkanik bir kayanın üzerinde yerleşmiştir. Volkanik kaya üzerinde atmosfere kaçan gazlar sebebiyle oluşmuş gözenekler ve çatlaklar oluşmuştur. Kaybolan gölden çok da uzak olmayan başka bir göl olan “Balık Gölü” de sıcaklık yükseldikçe kurumaktadır. Ancak bu göldeki su bir düden aracılığı ile hızlıca kaybolmak yerine, volkanik kayadaki deliklerden yavaşça emilmektedir
Bu göl doğa ananın bize sunduğu mucizelerden bir tanesidir. Doğada bunun gibi bir çok mucizenin var olduğundan ve daha pek çoğunun gelişeceğinden eminiz. Doğa ana bizi her gün şaşırtmaya devam etmekten hiç yorulmuyor!
Kaynakça:
http://www.buzzle.com/articles/oregon-mystery-why-a-lake-disappears-every-year.html
Dünyanın En Ölümcül Adası Yılan Adası:Yağmur ormanları ile kaplı, Atlantik deniz ile çevrili bu ada oldukça güzel görünmektedir. Oldukça küçüktür ve sadece 110 dönüm büyüklüğündedir. Brezilya’dan sadece birkaç mil uzaklıkta yer almaktadır. Adada yılanlar haricinde yılda bir kez bakımı yapılan otomatik bir deniz feneri bulunmaktadır bunun dışında ada tamamen terk edilmiştir. 1909-1920 yılları arasında adada insanların yaşamakta olduğuna dair hikayeler de anlatılmaktadır.11.000 yıl önce deniz seviyelerinin yükselmesi nedeniyle adanın anakara ile bağlantısının kesildiği düşünülmektedir. Adada bulunan altın engerek yılanının “B.jararaca” adlı bir tür ile ilişkili olduğu söylenmektedir. Bu türün atalarından birinin adaya geldiği ve burada anakaradaki akrabalarından farklı bir şekilde geliştiği düşünülmektedir.
-Ada oldukça tehlikeli kabul edildiğinden hiç kimsenin izin almadan adaya gitmesine izin verilmemektedir. Gitmesine izin verilen bir kişi olduğunda donanma onu kıyıya 100 metre uzaklıkta bırakmaktadır. Yolun geri kalan kısmı için kendi sandalınızın küreklerini çekmeniz gerekmektedir. Ayrıca başka bir kural olarak da, adaya giden kişiye bir doktorun eşlik etmesi gerekmektedir.
-Adaya girmek için tek seçenek, bir çok deniz kuşunun yuva yaptığı kaygan, kayalık bir yamaca tırmanmaktır. Adada hiç bir plaj bulunmamaktadır. Bu kayalık yamaca tırmanmanın tehlikesi en ufak bir kayma durumunda yılanlara yem olabilirsiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/worlds-deadliest-island-the-snake-island.html
Easter Paskalya Adası:Paskalya adasında bulunan ortalama 14 feet (4.5 metre) uzunluğunda ve ortalama 14 ton ağırlığındaki devasa heykelleri görmek sizi büyüleyecektir. “Moai” olarak bilinen bu devasa antik heykeller volkanik kayalardan oyulmuştur. Bu heykellerin amacı ve kökenleri günümüze kadar halen gizemini korumaktadır. Paskalya Adası Şili ve Tahiti arasında yer almaktadır. Moai heykellerinin oluşturulması sırasında, bu adada “Rapa Nui” halkı yaşamakta idi. Yıllar boyunca hem arkeologlar hem de ziyaretçiler Paskalya adasının yerlilerinin neden bu heykelleri inşa ettikleri hakkında fikir yürüttüler. Bazı kişiler bu insan benzeri görünüme sahip heykellerin eski kabile şeflerini temsil ettiklerine inanıyor.
Daha ilginç bir teori ise, bu heykellerin Rapa Nui halkına ve diğer eski kültürlere bilgi, ilim getiren antik uzaylıların birer tasviri olabileceği fikridir. Garip olabilir ancak ada üzerinde bir değil, iki değil tam 887 tane dev heykel yerleştirilmiştir. Pek çok kişi bu büyüklükte bu kadar çok heykeli Rapa Nui halkının yapması ve taşıması oldukça zordur. Peki, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Moai heykellerini uzaylıların yaptığına inanıyor musunuz? Belki de Paskalya adasına gidip heykelleri kendiniz kontrol etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Seychelles:Seyşeller Afrika’nın doğu kıyısında, Hint Okyanusu’ nda bulunan 115 adadan oluşan bir gruptur. Bu adalar inanılmaz yaban hayatları ile ünlüdür ve Seyşeller’ in en az yarısı milli parklar olarak korunmaktadır. Ancak bu adaları özel kılan bir yönleri daha var. Bu adalar Coco-de-mer (deniz hindistan cevizi) adı verilen dünyanın en büyük tohum ve yaprağını üreten dev bir bitkiye ev sahipliği yapıyor. İlk kaşifler bu bitkinin büyüklüğü ve aynı zamanda kadınsı bir şekle de sahip olan normalden oldukça büyük tohumu karşısında oldukça şaşırmışlardır. Kaşifler bu bitkinin Adem’ in düşmesine sebep olan bitki olduğuna ve adanın da bu nedenle cennet bahçesi olduğuna inanmaktadır.
“Coco-de-mer” bitkisi haricinde Seyşeller dünyanın en küçük kurbağası ve en ağır kara kaplumbağası da dahil olmak üzere pek çok egzotik türe ev sahipliği yapmaktadır. 600 kilogramlık kaplumbağalara ev sahipliği yapan dört mercan adasından oluşan Aldabra Atoll ve “Coco-de-mer” ağaçlarını bulabileceğiniz Vallee de Mai Doğal Koruma Bölgesi UNESCO tarafından “Dünya Mirası” İlan edilmiş iki bölgesidir.
Bu adaların sakinleri Afrika, Avrupa, Çin ve Hintli kaşiflerin torunlarıdır. Bu nedenle burada kültür tüm bu bireysel kültürlerin çeşitli birleşmesidir. Zengin kültürü, egzotik flora ve faunası, coco-de-mer bitkileri ve cennet bahçesi olduğu efsanesi nedeniyle Seyşeller’ i ziyaret etmelisiniz.
Kaynakça: http://www.buzzle.com/articles/most-mysterious-islands-on-earth.html
Enchanted Nehri:Tatilciler, fotoğrafçılar ve dalgıçlar için popüler bir nehir olan Enchanted Nehri'nin bir gizemi var. Kimse bu büyüleyici güzellikteki nehrin nereden geldiğini, yani kaynağını bilmiyor.İnsanların görmek ve tatil edeği güzel bir yerdir.
Kristaller Mağarası:Dünya üzerindeki en büyük kristalleri barındıran mağara, 2000 yılında madencilerin kazarak bulduğu bir mağara olma özelliğini taşıyor. Mağara, göz kamaştıran güzelliğinin yanı sıra 45 derece sıcaklık nedeniyle oldukça da tehlikeli.
Zhangye:
Dünya mirası listesine girmiş olan Zhangye, Çin'in Kansu eyaletinde genişçe bir alanı kapsıyor. Alanda karşılaşılan tortu dizileri, farklı renkleri ve dizilişleri ile insanları büyülüyor. Bölge milyon yıllık kum ve kumtaşlarından oluşuyor.
Cehennem Kapısı:Cehennem Kapısı" lakabıyla Darvaza Krateri 40 yılı aşkın bir süredir aktif bir şekilde yanmakta. 69 metrelik genişliği ve 30 metrelik derinliğiyle bu krater, Türkmenistan'ın %70'ini kaplayan Karakum Çölü'nün tam ortasında bulunuyorTürkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.Türkmenistan dünyanın dördüncü en büyük doğal gaz rezervine sahip ve Darvaza Krateri bu kaynağın tam kalbinde, başkent Ashgabat'a 270 km. mesafedeki Ahal Bölgesi'nde bulunuyor.
29 Mart 2017 Çarşamba
COĞRAFYACILAR
COĞRAFYACILAR
Burda size tarihteki önemli coğrafyacılardan bahsedicem adları hayatları yaptıkları şeyleri özetle anlatıcam.
Evliya Çelebi
Burda size tarihteki önemli coğrafyacılardan bahsedicem adları hayatları yaptıkları şeyleri özetle anlatıcam.
Evliya Çelebi
1611 – 1682 yılları arasında yaşamış ünlü bir seyyahtır. 17. yüzyılın en büyük Türk gezginidir. Gezdiği yerlerin beşeri ve fiziki coğrafya özelliklerini tasvir ederek eserinde toplamış ve bu eser günümüz coğrafyacılar tarafından benimsenen önemli bir kaynaktır. Eseri Seyahatnamedir.
Aristo
M.Ö.. 384 – 322 yılları arasında yaşamıştır. Sisamlı ya da Makedonyalı olduğu sanılmaktadır. Büyük İskender’e hocalık, Eflatun’a ise öğrencilik yapmıştır. Başta matematik ve felsefe olmak üzere çağının bütün ilimleriyle uğraşmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu görüşünü rasyonel olarak ortaya koyan ilk bilim adamıdır. Bu yargıya ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerine düşen gölgesinin dairesel olduğu varsayımından hareketle ancak yuvarlak bir cismin gölgesinin yuvarlak olabileceği varsayımından dünyanın biçiminin yuvarlak olduğu görüşünü ileri sürmüştür. Eseri Politikadır.
Piri Reis
1470 – 1554 yılları arasında yaşamıştır. Büyük Türk Amirali Piri Reis devrinin en ünlü Türk kartoğrafıdır. Dünya haritasını hazırlayan ilk Türk ünvanına sahiptir. Bu haritanın sadece Amerika’yı gösteren paftası günümüze ulaşmıştır. Eseri Kitab-ı Bahriyedir.
Tales
M.Ö. 636 – 546 yılları arasında yaşamıştır. Ege kıyısında bulunan Milet’te doğmuştur. Daha çok matematik alanında çalışma yapmıştır.
Coğrafi görüş olarak dünyanın şeki hakkında bir teori ortaya atmıştır. Tales’e göre dünya okyanuslar üzerinde yüzen bir diske benzer ve de yuvarlaktır.
Eratostenes
M.Ö. 276 – 195 yılları arasında yaşamıştır. Asvan’da doğmuştur. Öğrenimini Atina’da yaptıktan sonra İskenderiye’ye yerleşerek çalışmalarını orada sürdürmüştür. Coğrafya ismini ilk kullanan kişi olduğu için coğrafya ilminin adını ilk koyan kişi olarak bilinir. Dünyanın ekvator üzerinde çevre uzunluğunu ve bir derecelik meridyen yayını hesaplamıştır. Bölgesel coğrafyanın gelişmesine de katkısı olmuştur.
Batlamyus
Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemektedir. Mısır’da MS. I.Yüzyılda doğduğu söylenmektedir. Roma İmp. devri coğrafyacısı olduğu kabul edilir. Roma imparatorluğu devrinde dünyayı en gerçekçi bir şekilde tasvir etmiş coğrafyacı olarak bilinir. Hazırladığı dünya haritası gerçeğe nispeten yakındır. Çalışmalarında bugünkü Hint Okyanusu güneyinde büyük bir kara parçası bulunduğunu ileri sürmüş, ve bu kara parçasının daha sonradan Antarktika olduğu anlaşılacaktır.
Biruni
978 – 1048 yılları arasında yaşamıştır. Harezmi’de doğduğu söylenmektedir. Çağının ünlü bir matematik ve matematik coğrafyacısı olarak bilinir. Dünyanın yarıçapın 6.425,7 km. olarak hesaplamıştır(Gerçeği : 6.376 km.). Dünyanın çevresini 42.516 km olarak hesaplamıştır(Gerçeği : 40.076km). Eseri; El-Kanun El-Maksudi dir.
Copernicus
1564 – 1642 yılları arasında yaşamış İtalyan gökbilimcidir. Teleskopu kullanarak gezegen ve yıldızları inceleyen ilk bilim adamıdır. İncelemeleri sonucunda ayın üzerindeki kraterleri, güneş lekelerini, gezegenlerin güneş çevresinde hareket ettiğini ortaya koymuştur.
Kepler
1571 – 1630 yılları arasında yaşamış alman gökbilimcidir. Gezegenlerin güneş çevresinde elips biçiminde yörüngeleri vardır görüşünü ileri sürerek bu görüşünü ispatlamıştır.
Humbolt
1769 – 1859 yılları arasında yaşayan alman coğrafyacıdır. Humbold, coğrafya dışında yerbilimlerinin de ilk temsilcisi sayılır.
– Coğrafya ilmine bilimsel anlamda gezi-gözlem metodunu kazandırmıştır.
– Coğrafya ilmine sebep-sonuç, dağılış ve ilgi prensiplerini kazandırmıştır.
– İzoterm, izohips, izobat, profil ve kesit gibi yardımcı ifade şekillerini coğrafyaya kazandırmıştır.
Ritter
1779 – 1859 yılları arasında yaşayan Alman coğrafyacıdır. Aynı zamanda tarihçi ve filozoftur. Beşeri coğrafya insan ile çevre arasındaki ilişkileri inceler tezini ileri sürerek beşeri coğrafyanın konusunu belirlemiştir.
Ratzel
1844 – 1904 yılları arasında yaşayan alman coğrafyacıdır. Beşeri coğrafya adlı eseri ilk yazan bilim adamıdır. Ayrıca politik coğrafya adlı eseriyle siyasi coğrafyanın kurucusu sayılır.Bu eserinde ileri sürdüğü görüşler, Hitler’in dünya egemenliği kurma hülyasına bile esas oluşturmuştur.
Wegener
1880 – 1930 yılları arasında yaşamış Alman bilim adamıdır. Aynı zamanda bir meteoroloji uzmanıdır. Kıta kayması kuramını ilk ortaya atan bilim adamıdır.
Ksenefon
Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) adlı eserinde Anadolu’nun nüfus özellikleri, coğrafyası, gelenek ve görenekleri hakkında bilgiler vermektedir. Anabasis yedi kitaptan oluşmaktadır. Eser anı defteri biçiminde kronolojik bir düzen izlemiştir. Çizdiği harita M.Ö. 5. yüzyılın en detaylı haritası olarak kabul edilmektedir.
Hipparchus
Hipparchus (M.Ö. 160 – 125), geliştirdiği trigonometri yöntemleriyle birçok yıldızın konumunu belirledi. Gök haritaları için ortografik projeksiyonu (Göz merkezi sonsuzdadır. Projeksiyon düzlemi Dünya merkezindedir. Projeksiyon çizgileri birbirine paralel olarak bu düzleme diktir). İlk ortaya atan kişidir. 850 yıldızı içeren bir katalog hazırlayarak, bu yıldızları parlaklığına göre altı sınıfa ayırdı. Ekinoksların devinme(hareket) olgusunu ortaya koydu. Güneş ve Ayın uzaklığını hesaplamıştır. Enlem ve boylam daireleriyle, Dünya’daki herhangi bir noktanın konumunu belirtme yöntemini bulmuştur.
Galilei
Galilei (M.S. 1564 – 1642), yaptığı teleskoplarla, mercek yüzeylerinin eğrilik derecesini denetlemek amacıyla geliştirdiği yöntem sayesinde, astronomi gözlemlerinde kullanılabilecek ilk teleskopları yaptı. Astronomi alanındaki bulgularını Sidereus Nuncius (yıldızların habercisi) adıyla yayımladı.
Arkhimedes
Arkhimedes (M.Ö. 290, 280 – M.Ö. 212, 211), ilkçağda önemli bir astronomi bilgini olarakta tanındı. Çeşitli, gökcisimlerinin yerden uzaklığı ile ilgili olarak bazı sonuçlara ulaştı. Arkhimedes, ününü kendi adını taşıyan burgu ve biri yıldızların konumunu diğeri Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin hareketini gösteren iki astronomi küresi gibi buluşlarına borçludur.
Heredotos
Tarihin babası olarak kabul edilen Heredot, aynı zamanda coğrafya biliminin gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Trakya, Anadolu ve Asya ülkelerine geziler yapmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğuna inanıyordu. Çizdiği dünya haritasında, Avrupa’yı, Asya ve Afrika’dan daha uzun göstermiş, Asya’nın doğusu, Avrupa’nın kuzeyini ihmal etmiş, Hindistan çizimi konusunda hatalar yapmıştır. Ancak bu hatalara rağmen dönemin bilgileri açısından önemli bir çalışma olarak kabul edilmektedir. Heredot’un ortaya koyduğu en önemli gerçek diğer coğrafyacılardan farklı olarak Hazar denizinin bir iç deniz olduğunu ve Afrika’nın bir denizle çevrili olduğunu belirlemiş olmasıdır.
Strabon
Strabon (M.Ö. 58 – M.S. 21), Amasya’da doğmuş ve burada ölmüştür. Eski Çağ’da Roma Devri’nin en büyük coğrafyacısı olarak kabul edilmektedir. Dünyanın ilk coğrafyacısı olarak kabul edilmektedir. Sardunya ve Etiyopya’nın sınırlarına kadar seyahat ettiği söylenmektedir. Tarih, coğrafya ve felsefe konularında çalışmış, bilgi toplamış ve eserlerini yazmıştır. Ünlü eseri Geographika “Coğrafya” seyahat gözlemlerini ve dünyanın coğrafi yapısına ilişkin düşüncelerini içermektedir. Eser, ülkemizin tarihi coğrafyası ve arkeolojisi açısından önemli bir kaynak durumundadır.
Aristo (yada Aristoteles)
Aristoteles (M.Ö. 384 – 322), mantık biliminin kurucusu olarak kabul edilir.13 yaşındaki Büyük İskender’e öğretmenlik yapmıştır. Dünyanın yuvarlak olduğu görüşünü rasyonel olarak ortaya koyan ilk bilim adamıdır. Bu düşünceye ay tutulması sırasında dünyanın ay üzerine düşen gölgesinin dairesel olduğu varsayımından yola çıkarak ulaşmıştır.
Anaksimenes
Anaksimenes (M.Ö. 550 – 480), yeryüzünü bir dikdörtgene benzeterek, dairesel bir denizin onu çevrelediğini savunmuştur. Gecelerin yüksek dağların güneş ışınlarını engellemesiyle oluştuğun inanmaktaydı. Güneş ve ay ile diğer yıldızlar arasında ilk kez olarak bir ayırım yapmış, güneşin kendi ışığına sahip olduğu yerde, ay da dahil olmak üzere, diğer gök cisimlerinin güneşin ışığını yansıttığını söylerken, güneş ve ay tutulmalarına ilişkin olarak da doğru bir açıklama getirmiştir.
Anaksimendros
Milattan önce 610 yılında Miletos’ta doğan Yunan doğa filozofu Anaksimandros, astronominin kurucusu ve ilk kez bir kozmoloji ya da dünya üzerine sistematik felsefe görüşü getiren filozof kabul edilir. Ona göre de her şeyin kökeninde sonsuzluk (Aperion) vardı. Yer kürenin uzayda diğer bütün nesnelerden eşit uzaklıkta hiçbir yere bağlı olmadan yüzdüğüne inanıyordu. Duyularımızla algıladığımız kadarıyla yer kürenin yüzeyi engebeli ama bütün olarak düşünüldüğünde düzdü bu nedenle Anaksimandros yer kürenin davul biçiminde olduğunu ileri sürdü ve bu gerçekten yola çıkarak davulun öteki yüzünde yaşayan insanlar olabilirdi. Anaksimandros karalar ile okyanus sınırını çizen ilk insandı. Düzenli ve anlaşılır bir evreni ifade etmek için ilk defa kozmos sözcüğünü kullanmıştır. Tutulmalardan yararlanarak Güneş’in yarıçapının Yer yarıçapının 27 katı olduğunu tahmin etmiştir. Ona göre Güneş’in Yer’e olan uzaklığı Güneş çapının 27 katı idi. Ay’ın uzaklığını ise Yer yarıçapının 19 katı olarak hesaplamıştır. Çok seyahat yapmış ve bir Dünya haritası çizmiştir. Yunan dünyasını bu haritanın ortasına koymuş, Avrupa ve Asya’yı ise onun çevresine yerleştirmiştir. Anaksimandros’a göre, bütün kara kitlesini okyanus denilen büyük bir deniz kuşatmıştır. Anaksimandros’a göre insan, balıktan gelir; çünkü balığın kökeni insanlarınkinden daha kolay açıklanabilmektedir. Bu bakımdan Anaksimandros, evrim kuramlarının öncülerinden sayılabilir.
Ali Kuşçu
XV. yüzyıl başlarında, Semerkand’da doğmuştur. Babası Muhammed, ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için, ailesi “Kuşçu” lakabıyla meşhur oldu. İstanbul’un enlem ve boylamını ölçerek güneş saatleri yapmıştır. Astronomi ve matematik konusunda iki önemli eseri vardır.
FETHİYE: Astronomi kitabıdır. Otlukbeli Savaşından sonra Fatih’e sunulmuştur. Üç bölümden oluşmaktadır;
1.Bölüm: Gezegenlerin hareketlerinden bahsedilmektedir.
2.Bölüm: Yer’in şekli ve iklim konusundadır.
3.Bölüm: Yer’e ilişkin ölçüleri ve gezegenlerin uzaklıkları üzerinde durmaktadır. Bu eser özellikle medreselerde öğretim amacıyla hazırlanmıştır. Diğer eseri “Muhammediye” adını verdiği matematik kitabıdır. Ali Kuşçu 1474’te İstanbul’da vefat etti.
Biruni
11. Yüzyıla damgasını vurmuş büyük Türk bilgini olan Biruni Batı Harezm’in başkenti Kas’ da 978 yılında doğmuş ve 1048 yılında Gazne’ de ölmüştür. Güneşin ve gezegenlerin eğimleri üzerinde durmuştur. Dünya ekseninin eğikliğini 23º 27′ bularak gerçek değerine (23º 26,7′) çok yakın bir sayı bulmuştur. Dünyanın çapını da ilk olarak Biruni gerçeğe çok yakın bir değer olan R=6425,7 km olarak bulmuştur.(Gerçek değer 6376 km dir). Jeodeziyle ilgili temel bilgiler verdiği için bu bilimin kurucusu sayılmaktadır. Ayrıca, madenlerin yoğunluklarını az bir hata ile bulmuştur Yerçekimi kanunu üstüne, ilk defa fikir ortaya atıp incelemelerde bulunmuştur. Biruni hastalıkları tedavi konusunda değerli bir uzmandı. Eserleri halen Batı bilim dünyasında kaynak eser olarak kullanılmaktadır. İlk yoğunluk ölçme âletini, icat etmiştir. Birûnî, önce yoğunluğunu bulmak istediği elementi terazide dikkatlice ölçer, sonra su dolu konik âlete koyar, elementin konideki açılmış özel delikten taşırdığı suyu alır ve ölçer, sonra iki ağırlığı oranlardı. Yani elementin salt ağırlığı ile taşırdığı suyun ağırlığının oranı, Birûni’ye göre, o elementin yoğunluğudur. Bugünkü modern yoğunluk bulma metodu ve âleti, Birûni’nin metodu ve âletinin daha geliştirilmiş bir şeklidir.
Pisagor
İngiltere’de doğdu. 1669 yılında Cambridge’de Matematik Profesörü oldu. Dünya ile bütün nesneler arasında, onları birbirine çeken bir güç olduğunu, Dünya’nın tüm nesneleri yer çekimi gücüyle kendine çektiğini buldu. Gezegenlerin uzayda nasıl devindiği gibi bir sorunu çözecek duruma gelmişti. Gezegenlerinde çekim gücü nedeniyle Güneşin çevresine çekildiklerini gösterdi ve Kepler Yasalarını kanıtladı. Yaptığı deneylerle Güneş ışığının beyaz olmadığını; menekşe, çivit, mavi, yeşil, sarı, portakal, kırmızı renklerin bir karışımı olduğunu kanıtladı. Çalışmalarını 1687’de Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri (Prlncipla) adıyla yayımladı. Hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Sisam adasında okumuş, Mısır ve Babil’de bir süre yaşadıktan sonra ülkesine dönmüştür. Ülkesinde gördüğü baskılardan kaçarak İtalya’nın Kroton kentine gelmiş ve burada bir okul açmıştır. M.Ö. 6.Yüzyılda dünyanın Güneş etrafında döndüğü fikrini ortaya koyduğunda büyük tepkilerle karşılaşmıştır. Doğada meydana gelen her olayın matematiksel olarak açıklanabileceğine inanıyordu. Ortaya koyduğu fikirlerden rahatsız olanlar tarafından M.Ö. 500 yıllarında eğitim verdiği okulunda öğrencileriyle yakılarak öldürülmüştür.
Hekatus
Mısır ve Asya’da incelemeler yapmıştır. Yeryüzünün Tanımı veya Dünyanın etrafında yolculuk (Periegesis veya Periodos Ges) adlı eserlerinde, Hazar denizinin okyanusa açıldığını, Nil nehrinin güneydeki bir okyanustan geldiğini ve dünyanın üç kıtadan oluştuğunu savunmuştur. ( Afrika, Asya, Avrupa ).
İbn Batuta
Fas’ta doğdu. Dönemin, en ünlü gezginidir. Kuzey Afrika kıyıları, Suriye, Mekke, Mezopotamya, Yemen, Kızıldeniz kıyıları, Mısır, Filistin, Anadolu, Balkanlar, Güney Rusya, Batı Türkistan, Hindistan ve Çin’e yaptığı gezilere ilişkin bilgileri “İbn Batuta Seyahatnamesi” adlı eserinde toplamıştır. Eserde gezdiği alanlardaki toplumsal yapıları, zenginlik kaynaklarını, din, dil ve gelenek gibi özellikleri anlatmıştır. Eser ilgili alanların beşeri ve ekonomik coğrafya özelliklerini ele almış bu anlamda Beşeri ve Ekonomik bir inceleme içermektedir.
İbn Haldun
Tunus’ta doğmuştur. Orta Çağ’da İslam Dünyası’nın en ünlü gezginlerindendir.En önemli eseri Kitap El-İbar (İbret Verici Kitap)’dır.Berberi topluluklarının ve İslam İmparatorluklarının İslam öncesindeki sosyal-ekonomik özellikleri hakkında bilgi vermektedir.İnceleme alanına ilişkin jeopolitik ve siyasi coğrafya bililerine yer vermektedir.
Mesudi
Doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bağdat’ta doğmuştur. IX. yüzyılda yaşadığı ve 957 yılında öldüğü tahmin edilmektedir. İran, Hindistan, Çinhindi, Seylan, Kafkasya, Doğu Anadolu, Batı Türkistan, Suriye, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas ve İspanya gibi alanları gezmiş bu alanlara ilişkin gözlemlerini “Al Müruc Al Zekhb” (Altın Çayırlar) adlı eserinde anlatmıştır.
İdrisi
Orta Çağ Arap coğrafyacısıdır. 1099 yılında dünyaya geldi. Akdeniz Havzası ülkelerini, Fransa ve İngiltere’yi dolaştıktan sonra Sicilya Kralı II. Ruggiero’nun sarayına yerleşti. En önemli eseri Libro del Re Ruggiero (Kral Ruggiero’nun Kitabı) adlı eseridir. Bu eserde Rusya, Almanya, İskandinavya, Hint okyanusu kıyıları ve Afrika hakkında bilgiler vermektedir. Bir Dünya Haritası hazırlayarak bu kitabına koymuştur.
COĞRAFYANIN BÖLÜMLERİ VE İLKELERİ
COĞRAFYANIN BÖLÜMLERİ VE İLKELERİ
Fiziki Coğrafya:
Coğrafyanın doğal unsurlarıyla ilgilenen alanına fiziki coğrafya denir. Fiziki coğrafya, yeryüzünde doğal ortamı oluşturan bitki, hayvan, yer şekilleri, sular, iklim toprak gibi öğeleri ve bunlar arasındaki ilişkiyi inceler. İncelediği konulara göre Fiziki Coğrafya aşağıdaki dallara ayrılmıştır.
Fiziki Coğrafya:
Coğrafyanın doğal unsurlarıyla ilgilenen alanına fiziki coğrafya denir. Fiziki coğrafya, yeryüzünde doğal ortamı oluşturan bitki, hayvan, yer şekilleri, sular, iklim toprak gibi öğeleri ve bunlar arasındaki ilişkiyi inceler. İncelediği konulara göre Fiziki Coğrafya aşağıdaki dallara ayrılmıştır.
JEOMORFOLOJİ (Yer şekilleri Bilimi)
Dağ, ova, plato ve diğer yüzey şekillerini inceler ve oluşumunda etkili olan iç ve dış kuvvetlerin etkilerini açıklar. Litosfer bu bilimin araştırma sahasına girer. Jeomorfoloji çalışmalarını yaparken, Jeoloji, Jeofizik, Kartografya, (Haritacılık), Pedoloji (Toprak Bilimi) ve Litoloji (Taş Bilimi) gibi bilimlerden yararlanır.Yardımcı Bilimleri
- Jeoloji
- Jeofizik
- Pedoloji (Toprak Bilimi)
- Litoloji (Taş Bilimi)
- Kartografya
HİDROGRAFYA (Su Bilimi)
Okyanus ve denizlerdeki su hareketlerini, gölleri, akarsuları, yeraltı sularını ve dağılışlarını inceler. Hidrosfer bu dalın inceleme alanına girer. Hidrografya bilimi de Hidroloji, Akarsu Bilimi, Göl Bilimi (Limnoloji) ve Okyanus Bilimi (Oseonografya) gibi bilim dallarından yararlanır.Yardımcı Bilimleri
- Hidroloji
- Hidrojeoloji
- Patamoloji (Akarsu B.)
- Limnoloji (Göl B.)
- Oseonagrafya
KLİMATOLOJİ (İklim Bilimi)
İklim özelliklerinin oluşmasını sağlayan doğal ortam şartlarını, iklim tiplerini ve bunların yeryüzündeki dağılışlarını inceler. Atmosfer bu dalın ilgi alanına girer. Klimatoloji bilimi, Meteoroloji ve Fizik gibi bilim dallarından yararlanır.Yardımcı Bilimleri
- Meteoroloji
- Fizik
BİYOCOĞRAFYA (Canlılar Bilimi)
Bitki ve hayvan topluluklarının yeryüzündeki dağılışını ve dağılışa etki eden coğrafî nedenleri inceler. Biyosfer, coğrafyanın bu bölümünün ilgi alanına girer. Biyo coğrafya Biyoloji, Botanik (Bitki Bilim), Zooloji (Hayvan Bilimi) ve Tıp gibi bilim dallarından yararlanır.Yardımcı Bilimleri
- Biyoloji
- Jeoloji
- Botanik
- Tıp
B-BEŞERİ COĞRAFYA
Nüfus, Göç, Yerleşme, Ekonomik Coğrafya gibi beşeri unsurların dağılışını inceler- Nüfus Coğrafyası (Demografi)
- Yerleşme Coğrafyası
- Tarım Coğrafyası
- Ulaşım Coğrafyası
- Turizm Coğrafyası
- Enerji Coğrafyası
- Sanayi Coğrafyası
- Sağlık Coğrafyası
- Siyasi Coğrafya
- Kültür Coğrafyası
Coğrafyanın İlkeleri Nelerdir?Coğrafyanın ilkeleri , coğrafyanın ilkeleri nelerdir?, coğrafya ilkeleri, coğrafyanın temel ilkeleri
Dağılım (Dağılış) ilkesi
Coğrafya biliminin en başta gelen ilkesidir. Dağılış ilkesi coğrafyayı diğer bilim dallarından ayırır. Coğrafya bir olayın sadece neden sonuç ilişkilerini araştırmaz olayların yayılış sahası sınırlarını da gösterir. Dağılımın belirlenmesi dağılım haritaları üzerinde olur. Coğrafyanın vazgeçilmez araçlarından olan haritanın ortaya çıkmasında dağılış ilkesinin etkisi vardır.
Dağılım ilkesi coğrafyanın konusunun belirlenmesi için önemlidir. Dağılımı yapılabilen her türlü olgu veya olay coğrafyanın inceleme ve araştırma konusu içindedir. Nüfusun, iklim tiplerinin, bitki örtülerinin, sıcaklığın, dağılışları gibi örnekler verilebilir.
Bağlantı ilkesi
Coğrafya biliminin incelediği olaylar nedenleri ve sonuçları bakımından karmaşık olaylardır. Bu nedenle coğrafi olaylar incelenirken, aralarındaki bağlantılar göz önünde bulundurulur. Güneş ışınlarının kutuplara gidildikçe küçülmesi, kutuplara gidildikçe sıcaklığın azalmasına, bu da kutup bölgelerinde don ve kar olayının daha fazla olmasına sebep olmuştur..
Nedensellik ilkesi
Coğrafya bilimi bazı bilimlerde olduğu gibi olayların neden ve sonuçları üzerinde durur. Bu nedenle coğrafi bir olayın anlatımında öncelikle şu soruların cevaplarının bulunması gerekir:
- Olay neden böyle olmuştur?
- Olay ne zaman böyle olmuştur?
- Ne gibi çözüm önerileri vardır?
- Bu olayın sonucunda neler ortaya çıkmıştır?
- Sorunlar karşısında çözüm önerileri neler olabilir?
- Olayı oluşturan etmenler hangileridir?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)